acımasız diyorlar. yüreği kor. sevgisiz diyorlar. şarkıların kötü hatırası diyorlar. bazen değersiz bazen kimsesiz diyorlar. içim buruk, yaşamayan diyorlar. nefesimin ziyan, gözlerimin harap olduğunu söylüyorlar. bir yerde haklılarda. haksızlık ediyorsun diyorlar. haksızlık ediyorum. içimdeki çocuğa haksızlık ediyorum, acılarıma yıldız çizemiyorum, titreyen bedenime çare bulamıyorum. hayır. bunu isteyerek yapmıyorum. acıtıyorum ama bunu yapmak haz duyuyorum. sevemiyorum. tepki veremiyorum ama haz duyuyorum. kendimi yaktım, küçük kızın saçlarına şefkatle uzanmadı ellerim. onun tenindeki en büyük izin sebebi oldum. gözyaşlarım cezalandırdı beni, sadece izledim. belki dedim. sonra cümleye keskin bir nokta koydum. sonrasında gelen sözcükleri kanattım. kan'adım. nokta oldum. sustum. sustukça büyüdüm. ve biraz daha bulandım içimdeki o mürekkep yığınına. mürekkep küstüm ama yinede sessizlik yorganında uzandım. sakladım kanları bir denizin suyunda. kanayan yerlere tuz değdi, inledim. sesim bir baloncuk içinde hapsoldu yüzeye ulaşamadan patladı. yağmur bulutları acıma güldü, yağdı gökyüzünden korlar bedenime. dayanamadım. bir sabah evden kaçtım, kendimi yalnız bir mezarlıkta, o çukurun içinde buldum. sağımda solumda anılarım ve bir parça kendimi buldum. tenimde kardelen vardı. tenimde kırmızı kar, bana eriyordu. gözlerimi açtım geceden kalan acımla güne başladım. güneş bütün kanı toplamış ışık yaymaya başlamıştı. gözlerimi aya çevirdim, geceden kalan halinden eser yoktu, silikti. gülümsedim. gülümsedim ama damağıma battı dişlerim. elim kaleme gitti, parmaklarım mürekkebe bulandı. sustum. ayaklarım yere değerken ruhumu bir kez daha kaburgalarımdaki hapishaneye tıktım, orada yeni doğum yapmış kadının sancısı var.