"Sende de oluyor mu böyle?"
"Ne oluyor mu?"
"Ben ne zaman balkona çıksam, aşağı sarkıtmak istyorum kendimi."
"Bilmem hiç düşünmedim. İntihar mağlubiyettir güzelim."
"Galip geldiğine inanıyor musun peki?"
"Bilmiyorum. Şu dumanı bana üfleyip durma!"
"Neden nefret ediyorsun benden?"
"Nefret filan etmiyorum. Hoşlanmıyorum sadece. Bazen her şeyi elde edemezsin, bence siktir et ve biraz yalnız bırak beni."
"Yalnızlığı seviyor musun?"
"Neden soruyorsun?"
"Bi sebebi yok, senle konuşmak için çabalıyorum sadece."
"Sana bakınca mahalle piçleri geliyor aklıma. Seni oynatmazsam topumu patlatırsın."
"Ben sana zarar vermem. Kıyaslama beni hayatına giren adamlarla."
"Babamı da öyle sanıyordum. Geçenlerde köprüden geçerken bi anda indim taksiden, boğazdan aşağı atmak istedim kendimi. Sonra düşündüm."
"Babanı mı?"
"Hayır taksiciyi. Atlardam parasını ödeyemezdim. Bende vazgeçtim."
"Kafayı yemişsin sen. Filinta nerde?"
"Namaz kılıyor içeride. Allahı çok seviyor o."
"Sen sevmiyor musun? Bence herkes bir parça sevmeli onu."
"Birşeylere olan inancın bittiğinde pek olmuyor o. Yani yaşadıkların allahsızsa, pek samimi gelmiyor inançlı gibi davranmak."
"Bir arkadaşım geldi aklıma. Kötü şeyler olunca hayırlısı deyip birşey olmamış gibi devam ediyordu hayatına. Ben ne zaman üzülsem ana avrat bırakmıyorum."
"Avucunun içindeki ne?"
"Boş versene."
"Ne saklıyorsun benden?"
"Sorunda o ya zaten. Hiçbir şey saklamıyorum, gayet belli ediyorum sevdiğimi. Saatlerce yüzüne bakabilirim ben Asya. Sen iste şu balkondan bile atlarım. Hatta sen iste aşağı düşerken " seni seviyorum asyaaa" diye bağırabilirim. Fakat sen... Boka bakar gibi bakıyorsun yüzüme."
"Üzgünüm ben. Sorun sende değil, sorun benim. Birine hayal kurdurtmak dünyanın en büyük yükü biliyor musun?