eğleniyorlardı. yaşıyorlardı. ve ben, kafamın içine ve kendi ruhuma kapanmakla onların üstünde değil, altında bulunduğumu anlıyordum. şimdiye kadar zannettiğim gibi kitleden ayrılmanın bir hususiyet, bir fazlalık değil, bir sakatlık demek olduğunu hissediyordum. bu insanlar dünyada nasıl yaşamak lazımsa öyle yaşıyorlar, vazifelerini yapıyorlar, hayata birşey ilave ediyorlardı. ben neydim? ruhum bir ağaç kurdu gibi beni kemirmekten başka ne yapıyordu? muhakkak ki dünyanın en lüzumsuz kadınıydım. hayat beni kaybetmekle hiç birşey ziyan etmeyecekti. hiç kimsenin benden birşey beklediği ve benim hiç kimseden beklediğim birşey yoktu.
bı video yorumunda gordum cok sey anlatıyo ve hosuma gitti