Bu ağrıya sıkı sıkıya tutunduğumu fark ettim. İlk başta susturmaya çalıştım onu, böylece geçeceğini ve beni tedirgin memnuniyetimle baş başa bırakacağını düşündüm. Bir müddet daha uzayacağını, hayatlarımızın kendini inatla taltif eden tasarımının hemen altında kıvrılmış pusuda bekleyen huzursuzluğu kararlı bir şekilde anımsatacağını düşündüm. Geçmek şöyle dursun, daha da belirginleşti, daha kusursuz bir şekilde yerleşti, somutlaştı, içimde yer kaplayan, böceksi, karanlık ve içsel bir nesneye dönüşmeye, yalnızlık ve dehşet kokan pis, kesif bir koku yaymaya başladı.