5. bölümden mini minnacık bir kesit
“Beni ne kadar tanıyor olabilirsin ki?” diye sordum meraklı bir tını eşliğinde. Her ne kadar duymak istediklerimden kaçıyor olsam da bilmek istiyordum.
Kunter’in gecenin karanlığında bile kendini belli eden yeşil hâreleri yüzümün her bir karışında gezinirken gözlerime tırmandı ve orda kaldı.
Sanki dönüp dolaştığı bir yerdi çehrem. Yorulunca dinlenmek için ise seçtiği limandı gözlerim.
Kolunu ne ara kaldırmış ve ne vakit arabanın tepe ışığını açmıştı bilmiyorum ama sarı loş ışık ikimizin de üzerine yağmış, onu aydınlatmayı tercih etmişti.
“Her bir zerreni aklıma ezber etmiş kadar tanıyorum.” diye söze başladı. Burdan geri dönüş yoktu bana kendini açıklayacak ve belki de bana karşı duyduğu sevgiyi dile getirecekti.
Ben ise bunları işitecek ve bilecektim.
“Omuzlarının üstünde ki o minik gamzelerin yerlerine ezberime katacak kadar aklımda misafir ettim ben seni. Sana duyduğum sevgi, belki de nezdinde seni korkutacaktır ama maruz gör daha önce nasıl sevilir bilemeden geldim sana. Hırçın denizlere inat dinginliğin esamesi okunan gözlerinde ki korkuyu dindir, benim sana gelişimi bir felaket olarak algılama. Ben sana geldim ve sen bana gelmeyi arzulayana kadar bekleyeceğim. Belki bir ömür sürecek ama, bu ömür beraberinde seni, bana getirmeyi göz alıyorsa ömrümü ömrüne katmayı arzuluyorum.”