yitirildik

ama ölümü içimden kazıyamadım. aklımdan çıkaramadım. bir yer bulup, orada durup, soluklanamadım. allah’ın varsa üstünü ört. çorapsız yere basma. besmele çekmeden sofraya oturma. akşam yoğurt sabah peynir ye. her sabah bir bardak olsun su iç. kendine iyi bak ne olur. hırkasız parasız dışarı çıkma. tenha yerlerde dolanma. illa içeceksen de önce bir şeyler ye. ilaçlarını ve dua etmeyi aksatma. kendine iyi bak, kendine iyi bak ne olur bu aklı başa saramıyorum

yitirildik

ama ölümü içimden kazıyamadım. aklımdan çıkaramadım. bir yer bulup, orada durup, soluklanamadım. allah’ın varsa üstünü ört. çorapsız yere basma. besmele çekmeden sofraya oturma. akşam yoğurt sabah peynir ye. her sabah bir bardak olsun su iç. kendine iyi bak ne olur. hırkasız parasız dışarı çıkma. tenha yerlerde dolanma. illa içeceksen de önce bir şeyler ye. ilaçlarını ve dua etmeyi aksatma. kendine iyi bak, kendine iyi bak ne olur bu aklı başa saramıyorum

yitirildik

hayatın gözüne batmamak için elimden geleni yapıyorum. öfkem artık utancımdan daha büyük. her hatası şirkten büyük günah sayılmış, her dileği duymazdan gelinmiş, her yaptığı çok görülmüş o itilip kakılan yetimler gibi, şimdi allah beni de sevsin diye, göğe bakarken dişlerimi sıkmamaya çalışıyorum. iyi biri değilim ama kötü olmamaya- yani biliyorum bir gün bir namlu olup herkesin alnına dayanacağım ama ben, var gücümle o gün gelmesin diye uğraşıyorum. sen çatısız bir evin camsız penceresine taş atmaya devam et. sür atları üstüme, kıpırdamayacağım. az kaldı ha gayret, benim yandığım o ateş, sizin külünüzü bile bırakmayacak.

yitirildik

canım sana çok güzel olmak çekiyor. bir beyaz tüy gibi havada süzülen, dibi görünen bir berrak su gibi. ne durgun ne dalgalı. gece yarısı uzanmış bir yatakta birer sigara içerken, sabaha karşı uyandırmadan ama hem de uyanmadan camı açmak gibi misal. dedim ki sana kahvaltı hazırlayayım mı. yok dedi, kalkma yanımdan. zaten dedim biraz şımarık biraz bozuk biraz bir boktan anlamayan her kız çocuğu gibi afallamaya teşne, istesen de hazırlamazdım. kendinden emin benden şüpheli ama mutlak bir umutla dedi ki istesem hazırlarsın. seninle bir deniz kıyısına gitmeyi düşündüm. serin bir sabah ya da ılık bir gece vakti. sonra nerde nasıl uyuyacağımızı düşündüm ve bir dağlıyım ama nasıl desem, böcek alerjisi allah kitap tanımıyor. seninle bir kanepede uzansak olur mu. biliyor musun ben anlatacak çok şeyi olan bir kadınım ama sana ne anlatmak istediğim konusunda emin değilim. normalde gözlerimi doldurur, kaşlarımı çatar yahut mutlak birini kaldırır, sesimi efsunlu bir eski kadın gibi kısar başlarım bir şeyler mırıldanmaya. ben zeynep demem de ne dersem ben zeynep demek olur misal. göğü anlatırım ama aslında ben öyle uluyum demek isterim. yeri anlatırım ama ben öyle derinim derim. sana kuyulardan bahsederim, birkaç peygamberden, ateşten ve karanlıktan ve korkunç bir anıdan, bak ben ölmedim ben ölmem çünkü derim. sana bunları demek istemiyorum. sana ne demek istiyorum biliyor musun. şey. ben ödleğin tekiyim. gök gürültüsünden korkarım, her şeyi alaya alırım, kendimi ciddiye çok ama çok ciddiye, bir de ağırdan ve tabii pahalıya satarım. anneme küserim ama özür dilerim. babam beni hiçbir zaman benim babamı üzdüğümden çok üzmemiştir mesela, hıhı, bunu bilmekten nefret ederim. 

yitirildik

yitirildik

-boşver boşver. teşekkür ederim. oha. çok güzel. ooooha. ışıl ışıl hem de balon gibi. uf. ama üzgünüm. hadi iyi akşamlar. 
Reply

yitirildik

-af buyur ne dedin abla?
Reply

yitirildik

-ı ı. ama bir kere elime alayım ver. haağ bu da ne böyle ıpışıklıymış.
Reply

yitirildik

uyumayı bilmiyorum. bu yüzden sızmayı bekliyorum. şanslı günümdeysem gözlerimi sürekli ovuşturursam ve bir konuya odaklanıp onu düşünürsem sonunda sızıp kalıyorum. ki bu mümkünü çok zor bir şey zira ben çok hızlı ve bu sebeple kesik kesik düşünürüm. sızdığımın bilincinde, yarım bir uyku bu. o uyku ile uyanıklık arasındaki yer. orada rahatsız oluyor ve fakat bu rahatsızlığı düşünmemeye çalışarak zira düşünürsem anında uyanıyorum, uykuya geçmeye çalışıyorum. tam uykuya dalacağım sıra bir kabus görmeye başlıyorum. uyumanın çoğu zaman kabus görmek olduğunu sanıyorum. yine tam olarak uykuda değilim. böyle binlerce saat ayakta kalmış gibi sallanıyorum uykuda incecik iplik gibi. deliksiz değil hiçbir şey. kabusta sürekli kabusta olmadığımı düşünüyorum. kabusta değilsin. olsan bilirdin. zaten yaşamıştın ya aynısını. kabus değil. gerçek bu. mutlak öyle çünkü yaşamıştın ya zaten aynısını. belki de batıda dejavu dedikleri şey tam da bu. yine yaşıyorum işte o anı. ne yapacaktım. nefes almam gerek galiba. ama boğuluyorum. sonra mosmor kesilerek işte, uyanıp tuttuğumu fark etmediğim o soluğu veriyorum eskiden gülümseyerek şimdiyse sıkılmış bir mimikle. kabusu hatırlamaya çalışıyorum. su. su güzel. yüksekçe bi yer. elbet yüksekçe bi yer. alçaklarda iki kapıda da işim yoktur. düşüyor muyum. yok atlıyorum. çünkü düşmekten korkuyorum ya, ondan atlıyorum. ne diyorum. ne diyordum. bir şey mırıldanıyordum. kafamı çok sert bir yere vurdum. gözümü açamıyorum. su da bazen beton gibidir, yeter ki gerekli şartlar sağlansın. ne diyordum öyle suyun içinde ağzımın kenarından incecik kan akarken, ötme de keklik derdim bana yetiyor aman amman yetiyor. niye böyle diyordum. yetmiyor ki. artıyor desem de şimdi meşrebime olmasa bile kibrime sığmaz. sesim su gibi, içim ateş, omuz başlarımdan diz kapaklarıma kadar kesilmiş beton gibiyim ama boynum bükülmüş dala benziyor, kırılmış değil, ne diyordum, durdum kendimi dinledim; ötme de keklik derdim bana yetiyor aman amman yetiyor. 

yitirildik

cevabından korktuğun soruları sorma. öğrenmek istediklerinden korkma. kimseyi allah, kendini de huzura kabulü ihtimalsiz kör şeytandan sanma. sen topraksın hem de su. bazen çamur olursun, bazen toza karışırsın, herkes gibi gece, sen de bir gün bulanırsın. birileri tükürdü diye, senin kocaman denizin kirlenmez. birileri birkaç fiske uçurdu diye senin toprağın da çölleşmez. sen bir beyaz gülsün, henüz açmadan çok soldurdum ben seni. devrildim bir yerde çok, gereksiz üzüldüm. sana bir yağmur damlasını, tufan diye üfürttüm. aslolan sensin. ve senin günahı affedilmeyecek bir çocuk olmayışın. sen ne sanıyorsan kendini, osun çünkü. kendini harap etme. kendini yerlere serme ve bırak sarma yaranı. bir gün bir yerde kime hangi tonda okuduysan o şiiri şimdi dişlerini ve yumruklarını sıkma. her şeyi halledeceğim. tereddüt dolu bir endişe silahına araladım dudaklarımı. ve öpüşüyorum şimdi binlerce yıllık düşmanım öfkeyle. senin hiç görmediğin kadar sakinim. senin hiç bilmediğin kadar müsterih. kaygı gemisinden, korku okyanusa atladım. oysa tam da alnının ortası ortadoğu. yorgun, makberlerle içre amma bir cezâlet arz-ı endam etmiş her isminin tel tel zülfünde. pervanı soyun. har senden korksun benim gözü gök, teni ak, şi’ra kaburgasında mühürlü oğlum. seni, cehennemin kenarından dolandım diyerek ne büyük bir şeymiş gibi gözünün içine içine bakanlara inat, ben tam ortasında yandım da çıkardım. kıyameti sollayanlara inat, tufanın içinden çehreni düşürmeden kaldırdım. sen ne diye tutuşuyorsun. bırak onlar kül olsun. biz evvelden yandık gece. biz ateş olduk artık. bitti benim oğlum. titreyen elini, koruduğun başından çek. bitti bak. artık gözlerini açabilirsin. her şey yeni başlıyor.