“Sizler şöyle dersiniz:Bu apartman dairesi benimdir.Ama iyice bakarsanız,onun zemini,alt kattaki insanların tavanı,duvarı da yan dairedekilerin duvarıdır.Aslında hiçbir şey tam olarak sizin değildir.Kesinlikle hiçbir şey…Bedeniniz bile.Bedeniniz üzerinde hak iddia edecek o kadar çok kişi vardır ki;anneniz,babanız,evlilik yemininiz yüzünden eşiniz,bir yurttaş olarak ona karşı sorumluluklarınızın olduğu devletiniz,ayağınızın altındaki toprak,sizi ısıtan ateş,su,yediğiniz sebzeler.Hepsi şöyle diyebilirler:Bu beden benimdir…Siz,hiçbir şeye sahip değilsiniz…Hatta bildiğinizi sandığınız şeyler bile sizin değildir.Onlar size kitaplar ya da öğretmenleriniz tarafından aktarılmıştır.Oysa siz hala ’Bu benim bedenim’ demeyi sürdürürsünüz.Bedenin size ait olduğuna o kadar inanırsınız ki,kendinizi onunla bütünleştirirsiniz.’Ben’ der,bedeni düşünürsünüz.Ama eğer ‘ben’ bedenden söz eden kişiyse,o beden olamaz.Nesne-beden’i gözlemleyen özne beden olamaz.”
-Tiziano Terzani-