gözlerin görmek için değil bakmak için var oldugunu anladım. iki gözüm var ama göremediğim şeyler çokça aştı ruhumun diplerini. kör olduğumu göremediğimi görmek yerine sadece baktığımı anlıyorum artık. dokunmadan hissedersin ya canına zarar gelmeden hissettiğin acı gibi bir şey aslında bu. gözüm açıldı. perde kalktı sanki ilk defa. nefesimi tutmuş ilk gördüğüm acıda batan dikenleri iliklerime kadar hissetmiştim. ben görmüyormuşum meğerse bakıyormuşum. güçsüzlüğümün en büyük sebeplerinden biriymiş bu aslında. yada güçsüz hissetme sebebimmiş. perdeler kalktığında gördüğüm ilk şey en yakınımda hissettiğim sancılardı. en yakınlarımın hissettirdiği sancılara bakıp durmuşum bunca zaman kör olmak için illa gözümü kaybetmem gerekmiyormuş meğerse. acılarıma dokundum. acılarımı derinden hissetmek için yaklaştım soğuk ellerimi ateşe bastım sanki. bastığım ateş ellerimi değil yüreğimi yaktı, durmadım. durursam tekrar görememekten korktum. ellerimi ateşten çektiğimden beri acıyı değil hayal kırıklığını daha net hisseder oldum. artık bakmıyorum görüyorum dokunuyorum hissediyorum acının nereden nasıl geldiğini idrak edebiliyorum. bir acım var ama sebebi yok demiyorum artık. gözlerim kapalı olsa da görüyorum. baktığım yerler aynı, gördüğüm şeyler için aynı şeyi söyleyemem.