Bilinmeyen bir kitabın başlangıcı gibi sonumu merak edenler hiçbir zaman olmayacaktı. Ağaçların hafif rüzgarla sallanan dallarından düşen yapraklar gibi ayaklarının altında beni nereye sürüklerlerse oraya gidip sonumu bekleyecektim.
Zaten her zaman böyle olmaz mıydı? İnsanların kuklaları olmaya meyilliyizdir. Bizi her koşulda yönlendirmelerine ihtiyaç duyarız. Kendi düşüncelerimizi onaylama çabasına gireriz. Çünkü bizim için kabullendirmek herşeyden önemlidir. Oysa bizim doğruluğumuz olduğunu unuturuz. Bazen kendi düşüncemizi başkasına sunmak için hislerimiz değiştiririz. Ve duygularımız artık yok olur. Benliğimiz gittikçe kendiliğini kaybeder. Bazen de düşüncelerimizde hâlâ kendini kaybetmemiş hisler vardır. Bize benliğimizi hatırlatmaya çalışır. O kadar donuk bir hislerdir ki farketmemiz zaman alır. İşte o hisler gerçeklerdir. Bir türlü kabullenemediğimiz gerçekler. İçimizde kabuk tutmuş, kanamış ve bizim kararlarımızla asla iyileşememiş olan gerçekler.
Bir sesin boş bir odada yankılanması gibi bu seslerde kafamın içinde onlarca, yüzlerce, binlerce kez yankılanmaya yüz tutmuştu. Düşündüğüm tek şey bu seslerin doğruluğuydu. Doğruların var olduğu sorularda yanlış aramak gibi kendimde bulduğum yanlışlar bana sürekli ölümü fısıldıyordu.
Peki ya yanlış tamamen ben ve benim benliğimse o fısıltılar bana gerçeği yansıtmaz mıydı?
- JoinedApril 7, 2020
- website: www.instagram.com/zeehraturkmenn/
Sign up to join the largest storytelling community
or