vedalaşırlar, bir daha görmeyeceklerdir birbirlerini. adam umursamaz pek, onun için her şey eskisi gibidir. kız günden güne mahvolur, ama sesi ve fotoğrafları vardır kızın telefonunda. onun için her şey küçücük bir telefondadır artık, ya da o öyle zanneder. tam yirmi bir gün sonra, kız karşıdan karşıya geçerken telefonu düşer cebinden, hızla gelen arabanın önüne. kız kendini bir saniye bile düşünmez, adamın sesi beyninin içinde yankılanır, her şeyini kaybedeceğini düşünerek atlar yola. kızın annesi görür, son anda çeker kızı. arabanın altında ezilmekten santimetrelerle kurtulur. etraftaki bağırışların, çığlıkların hepsi boğuktur. eve gider sonra, o zaman fark eder ölümü hissettiğini. ağlar, hem de öyle çok ağlar ki, okyanuslar kadar ağlar. ama ağladığı şey adama ulaşabileceği tek adresin yok olma düşüncesidir. canını umursamaz. aptaldır. kırdıklarının iyi olduğunu görmek ister. çünkü o arabanın yapamadığını yapacaktır. veda vakti gelmiştir belki de...