zwynplifeis

Her kötü olduğunda, yanında birisi olmaz; demişti annem. Her düştüğümde kaldıran o adam olmazsa ne yapacaktım?
          	gökçe naz.

zwynplifeis

Hiç girmediğim o odada, çalışma masasına yaslanmış tedirgince etrafımı izliyordum. Gözlerimin kıpkırmızı olduğuna emindim ve birazdan birkaç yaş yerle bir olacaktı.
          Yok olmak istiyordum.
          Kapı çalındı.
          Birkaç saniye ses verecek gücü kendimde bulamadığımda kapının girişinden bana bakıldığını fark ettim.
           ''Girebilir miyim?’’
          Taha.
          On dakika önce o korkunç kavgamızdan sonra nasıl bu kadar sakinleşmiş oluyordu? Deliye dönmüştü karşımda.
          Kafa salladım, sakince. Canım cevap vermek istemiyordu.
          Önüme baktım. Şu an sadece o değil, hiç kimsenin gözlerinde bir anlam aramak istemiyordum çünkü öyle boşluktaydım ki kendimi gereksiz anlamların içinde daha da boşluğa bırakmak istemiyordum.
          Benle konuşamayacağını anladı. Yaslandığım masanın arkasına geçip oldukça ağır bir şey çıkardığını hissettim çünkü nefesleri düzensiz olmuştu birden.
          Yanıma koydu. O arkasını döndüğünde, ben de göz ucuyla ne olduğuna bakmıştım.
          Bir kasetçalar. En son bunu kullandığımız o huzurlu anı hatırlamak istemiyorum. Şu an oldukça katıyım ve o şeyin çalışmasını istemiyorum da.
          ‘’Kafanı kaldır,’’ Elini çeneme koyup gözlerimle gözlerini denk getirmişti. 
          ‘’Taha…’’ dedim, umutsuzca ve isteksizce. ‘’Ne, Taha? Ne, Gökçe Naz?’’
          ‘’Sakinleşmeme zaman vermiyorsun.’’ Çenemdeki elini birden çekip arkasına dönerek öyle bir derin nefes aldı ki, ben bile doğru dürüst nefes alamadığımı fark ettim.
          ‘’Senle küs olmaya dayanabildiğimi mi sanıyorsun? Sen buradayken ben aşağıda kendimi yiyip bitireyim mi!?’’
          Ne cevap verebileceğimi vermezken gözlerim dolu dolu ona baktı.
          ‘’Kalbim kırılmıştı. Kendimi idare ettikten sonra yanına gelecektim ki zaten…’’
          Bütün duvarlarım inmiş miydi? Nasıl yapardım ki bunu? Herkese sert olan tarafım nasıl yumuşardı?
          ‘’Özür dilerim. Özür dilerim. Bağırmamalıydım. Biliyorum.’’
          İstemsizce ağlamaya başladığımda gözlerimden akan yaşları çabucak sildi.
          ‘’Kendimi güvende hissettiğim yerde niye bağırdın ki? Biz zaten çözerdik.’’
          Savunmasızdım zaten. Daha konuştukça devam ediyordu böyle.

zwynplifeis

Yüzünü eliyle sıvazladıktan sonra, en son dinlediğimiz şarkının devamını başlatmıştı.
            Şarkı çalarken o kendine beni çekip sarılıyordu.
            ‘’Sakinleşemiyorum. Sakinleşemeyince kendini tutamıyorum da. Birinin başımda bekleyip sürekli bunun kızacak, sinirlenecek bir şey olmadığını hatırlatması gerekiyor bana sanki. Bu çok bencilce ama senden bekliyorum, Gökçe Naz.’’
            Göğsünden boğukça konuştum. ‘’Bağırma ama her sinirlendiğinde burada da olurum.’’
            ‘’Üzgünüm, bütün olanlar için…’’
            Şarkının arkasından o da bana konuşuyor gibi şarkıyı söylüyordu.
            ‘’Üzgünüm, mutlu yıllarım için…’’
            Kafamı kaldırıp ona baktım. Birkaç damla daha düştü gözümden. Bunun bir çözümü yok muydu? 
            ‘’Ağlama, ağlama. Lütfen. Kendimi öldüresim geliyor.’’
            Kafamı olumsuz bir şekilde salladım.
            ‘’Sakın!’’
            Güldü sevimsizce. 
            ‘’Gökçe Naz, Gökçe Naz…  Sen benim tek şansımsın.’’
            Şarkı değişmiş, Ajda Pekkan’ın Haykıracak Nefesim Kalmasa Bile şarkısı başlamıştı.
            ‘’Haykıracak nefesim kalmasa bile, ellerim uzanır olduğun yere…’’ diyordu şarkı.
            ‘’Taha Demir, sen benim her şeyimsin.’’
            ‘’Gel hadi, sana yemek yapacağım.’’ Elinden tutar tutmaz aşağıya indirdi beni.
Reply

zwynplifeis

Kaçmak istediğim yerdeydim. Ama o gün ki tek bırakılan o kız değildim. Bu sefer karşımda biri vardı. Ona kaçmak istiyor olabilir miydim? Kalbindeki, aslında ona içi demek isterdim kalbi yerine çünkü kalbinden daha büyük bir hissiyat uyandırıyordu bana, o korunaklı yerde kendimi korumak istiyor da olabilirdim.

zwynplifeis

İkinci. İkinci kez, Taha. Hiç bitmek bilmeyen bir yangını harladın. Ve öyle mutluydum ki harlanmaktan, daha da güçlendiğimi anlamadım. Göğsündeki sızıyı dinledim onun yerine. Aynısı bende de vardı, tanıyordum. Dışarıdan güçlü duruyordun oysaki; nasıl bu kadar yaralı bir kalbin olabilirdi? Ben anlamıştım ama; dışarıdan biri değildim, içindeki o sızıydım. Hiç geçmek bilmeyen, dikiş tutmayandım.