🍀

1.5K 87 96
                                    

gözlerimi, kalbimdeki huzursuzluk ile açmıştım. şimdi ise kalbindeki huzursuzluğun nedenini izliyordu, yanında yatan eşsiz güzelliğin izliyordu.

ama gözümde artık yüzündeki eski ışığı yoktu. göremiyordu onu, yapamıyordu.

huzursuzluk dört bir yanını sararken düşünüyordu. dün ilk defa onunla sevişirken aşkı hissetmemişti. sadece ihtiyaç hissetmişti. sanki... sanki su artık o gülü sulamak istemiyor ama onun solmasını da istemiyor gibiydi.

gül anlamıyordur, anlayamıyordu ama bir an önce o geceyi bekliyordu. gül inanıyordu her şeyin düzeleceğine ama korkuyordu, korkuyordu suyun o gece onun zehri olmasından.

"Jungkook? saat kaç?" duyduğum uykulu sesle düşüncelerimden kurtulup ilk ona sonra yanımda duran telefonumu alıp saate bakmıştım.

"10:30" derin bir nefes vermiş ve beyaz örtüyü üstünden atarak, çıplak bedeniyle ayağa kalkmıştı. vücudu mükemmeldi, yüzü gibi.

"ben çıkıyorum, belki yine şehir dışına çıkarım belli olmaz." üstünü giyinirken konuşuyor, ben ona ağzım açık şekilde bakıyordum.

"görüşürüz."  dediğinde sadece bakıyordum. dişlerim birbirine kenetlenmiş, dilim, damağım kurumuştu.

"neden sürekli şehir dışına çıkıyorsun?"

"ben çalışan biriyim ya, onun için. zaten geç kalıyorum." dediğinde arkasını dönüp gidecekken,

"ö-öpmeyecek misin?" dediğimde gözlerimin dolmasını engelleyemedim.

arkasını dönüp, bana baktı ve kahkaha attı. onun kahkahasıyla gözlerimdeki yaşlar, birer birer gözlerimden firar etti.

"çocuk gibi davranmandan nefret ediyorum Jungkook." duyduğum alay dolu sözlerle donup kalmıştım.

"oyalama beni." diyip odamızın kapısını çarpıp gitmişti.

önceden... önceden böyle değildi. sırf bir dizi yüzünden ağladığımda bile, göz yaşlarından öperdi beni. şimdi neden, neden çocukluk oldu? ben gerçekten anlam veremiyordum.

aklıma iş gelince elimi alnıma geçirip hemen üstümü giyinip yola çıkmıştım.

|||¦¦|||

"selam çocuklar!"  diye neşeli bir şekilde söylediğimde şaşırmışlardı. artık benim yüzümden üzülmelerini istemiyordum.

"ooo Jungkook Bey, ne bu mutluluk? lütfen bana barıştığınızı ve her şeyin düzeldiğini söyle. lütfen."

ne diyeceğimi bilemiyordum. yalan söyleyip mutlu olmalarını mı sağlasam; doğruyu söyleyip yine onları mı üzsem?

"evet düzeldi." gülümsemeye çalışıp söylediğim şeyle içimi huzursuzluk kaplamıştı.

Minho bana mutlu ve parlayan gözlerle bakarken, Soyeon onun aksine şüpheli bakış atıyordu.

"Soyeon, şunu görüyor musun?" diyen Minho'ya baktım.

"neyi?"

"boynundaki morluğu. sevişmişler." fısıldayarak söylediği şeyle utanıp kafamı yere eğmiştim.

"Minho, sevişmiş olabilirler ama hiçbir şey düzelmemiş." ona mahçup gözlerle bakıyordum.

"ne?" Minho bize merakla bakıyorduk.

"evet, düzelmedi ama artık benim yüzümden üzülmenizi istemiyorum. sizi düşünüyorum."

"yalan söyleyerek mi?"

say my name | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin