Duştan dökülen kaynar su tüm bedenimi haşlıyordu. Sımsıcaktı. Saç diplerime dolup derimin sızlamasına neden olurken bile yeterince temiz hissettirmiyordu. Duşakabinin içi o kadar buharlıydı ki, şampuanı almak için buharı elimle uzaklaştırmam gerekmişti. Her yer buharla kaplıydı ve ne kadar süredir burada olduğumdan emin değildim."O kadar egoist bir kız ki, elimde olsa onunla iki dakika muhattap olmazdım."
"Sırf sesi iyi diye hava atıyor.
Güldü. "İlk geldiği zamanları hatırlamıyor musunuz? Hiç dans edemiyordu. Şimdilerde en iyisi olmak için her yerini yara bere etmiş, ses telleri de kısa süreli hasar almış."
Titrek bir nefes alıp lifi sertçe bedenime sürttüğüm an, banyonun kapısı tıklatıldı ve girdiğim transtan çıkarak yaptığım şeyi kestim. Fakat biraz gecikmiştim. Her yerim kıpkırmızıydı.
"Rosè, bebeğim iyi misin? Fazla kalınca endişelendim."
"İyiyim anne," diye bağırdım anında onu endişelendirmemek için. Hemen sonra içeride daha fazla nefes alamayacağımı hissederek durulanmış ve beyaz bornozuma sarılarak banyodan çıkmıştım. Hızlıca odama geçerken, peşimden gelen annemin, "İçeride boğulmuyor musun?" diye homurdandığını duymuştum.
Ona takılmadan kafamdaki havluyu açıp saçlarımı kurulamaya başladığımda yatağıma oturdu. Yüz ifadesi yeni bir kaosun habercisi gibiydi. Ne zaman bana istemediğim bir şeyler söyleyecek olsa böyle bakıyordu.
Dayanamayıp, "Bir sorun mu var?" diye sorduğumda ise, her an daha çok kıpırdanan bedeni durmuş ve bana dönmüştü. Sanki sabahtan beridir bu soruyu sormamı bekliyordu.
"Sana kurabiye getirdim." diyerek gülümserken, sehpayı işaret etti.
Havluyu bir kenara koyup kurabiyelere uzandım ve bir tanesini aldıktan sonra, "Ne söyleyeceksen söyle hadi, bekliyorum." diyerek kurabiyeyi ısırdım. Gözleri bir şey söylemek istediğini bariz belli ediyordu ve muhtemelen söyleyeceği şey direkt itiraz edeceğim bir istekti. O yüzden kurabiyeyle gelmişti. Beni hâlâ böyle küçük numaralarla kandırmak istemesi içimi ısıtıyordu.
"Söyleyeceğim ama hemen itiraz etmek yok."
Makyaj masasının önündeki tabureye otururken, biten kurabiyenin kalıntılarını silmek için ıslak peçeteye uzandım ve dudaklarımı araladım. "Sen söyle önce. Tepkime sonra karar veririz. Kötü bir şey mi?"
"Hayır, değil. Aksine bence harika!"
Neşesi beni şaşırtırken kaşlarım havalandı. Piyango bize vursa ancak bu kadar sevinebilirdi.
"Ama bana göre değil?"Gülümsemeye çalışarak saçlarını karıştırıp, derin bir nefes aldı ve ayaklanıp yanıma geldi. Arkadan sıkıca bedenime sarılırken, "Kızmak yok, iyiliğin için." demişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
solitude, campsis radicans | jirosé
FanfictionRose ve Jimin görücü usulü bir randevuya çıkar. İşlerin istedikleri gibi gitmeyeceklerini anladıklarında ise bir daha görüşmemek üzere ayrılırlar. Fakat kader onlarla aynı fikirde değildir. ©rosiewrosie & iam_calcifer