"Blind date mi? AHAHAHAH-" Elimi Lalisa'nın tam ağzının ortasına çarptım ve acıtmış olacak ki, ağlar gibi bir ses çıkararak yatakta kendini geriye attı. Sanırım biraz fevri davranmıştım.
Lalisa, anne tarafından kuzenimdi ve çocukken en yakın olduğum akrabamdı. Tabii, ben sonrasında Avustralya'ya gidip orada stajyerliğe devam edince ve Lalisa da Kore'de kalıp üniversiteye başlayınca eskisi kadar iletişimde kalamamıştık. Ancak tüm bunlar olurken yine de ilişkimiz hiç kesilmemişti.
Şimdiyse tanımadığım biriyle randevulaşacağımı öğrenmiş ve yaklaşık beş dakikadır benimle dalga geçiyordu. Lalisa ile kafa yapımlarımız çok benzerdi ve benim dalgaya aldığım şeyi o iki kat dalgaya almaya meyilliydi.
"Kırk yıl düşünsem de, böyle bir şey yapacağını tahmin edemezdim Rosé. Tanrı anneni korusun. Amen."
Sonlara doğru oyuncu bir tavır takınarak ellerini çenesinin altında birleştirdiğinde, sinirle elimdeki yastığı ona doğru salladım. Aynı zamanda da bağırıyordum. "Tekrar mı dayak istiyorsun? Ha?"
"Tamam, tamam dalga geçmeyeceğim, dur," diyerek gülmekten yaş akan gözlerini sildi ve yatakta oturur pozisyona geldi.
"Senin şu anki inanılmaz agresifliğinin nedeni sırf böyle bir randevuya çıkacağın için mi, yoksa başka bir sorun daha mı var?"
"Aslında..." Derin bir nefes alarak yatakta doğruldum ve sırtımı yatağın başlığına dayayıp kararsızca ona baktım.
----
"Çok güzel oldun Rosé-sshi! Şu çocuğu ekip birlikte yemeğe mi çıksak?"
"Çok iyi fikir?" dedim parlayan gözlerle Lalisa'ya dönerken. Ancak belimdeki elleri beni tekrar aynaya doğru çevirmiş ve kocaman gülümsemişti. Böyle yapınca tavşana benziyordu. "Şaka, tabii ki. Teyzem seni öldürür, beni de baş taşı yapar."
Başımla onu onaylayarak aynadaki görüntüme baktım. Üzerimde siyah, bedenimi saran orta boylarda bir elbise vardı. Elbise ince askılara sahipti ve ayaklarımda siyah stilettolarla uyumlu duruyordu.
Sarı saçlarımı Lalisa düzleştirdiği için jilet gibi sırtıma dökülmüşlerdi. Makyaj işini ise kendim devralarak gözlerime sade bir makyaj yapmış ve dudaklarıma sürdüğüm kırmızı rujla tamamlanmıştım. Oraya gidip onunla eğlenmek için o kadar heyecanlıydım ki, neredeyse sabırsızlanacaktım.
Annemin de ekleme çıkarmaları sonucu evden ayrıldığımda, çağırdığım taksiye binmiş ve restoranın yolunu tutmuştum. Hava inanılmaz esintiliydi ve ben taksiye binene kadar rüzgarın bedenimi havaya uçurmaması tamamen şans işiydi. Neyseki taksinin içi sıcaktı.
Taksici abiyle dinlediğimiz aşk acısı temalı şarkılarla iyirmi dakika sonra yolculuğumuz sonlanırken, kan gelen kulaklarıma rağmen tüm nezaketimle ücreti ödeyip indim. Tüm yol o kadar kötü şarkılar dinlemiştik ki, bir ara cidden kulak kanaması falan geçireceğimi sanmıştım. Üstelik abi arabayı acayip hızlı sürdüğü için arkada kafası sallanan oyuncaklara dönmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
solitude, campsis radicans | jirosé
FanfictionRose ve Jimin görücü usulü bir randevuya çıkar. İşlerin istedikleri gibi gitmeyeceklerini anladıklarında ise bir daha görüşmemek üzere ayrılırlar. Fakat kader onlarla aynı fikirde değildir. ©rosiewrosie & iam_calcifer