Uzun zamandır gelmediğim şehrin arsız güneş ışınları kapalı gözlerimden içeriye süzüldüğünde sinirle homurdandım ve güneşe arkamı dönerek uyumaya devam ettim. Günlerdir uykusuzdum. Hatta günlerdir değil, aylardır uykusuzdum. Şimdi annemin özenle seçtiği yumuşacık yatağımda dinlenmem neden hayata batıyordu ki?
Yaz ayı olduğundan güneş ışınları çıplak sırtımı bir yumurta gibi pişirirken homurdanarak yattığım yataktan doğrulur pozisyona geçtim. Zaten birazdan annem evi o tiz sesiyle inletip uyuyan fareleri bile uyandırırdı.
Yatakta öylece karşı duvarı izleyip ayılmayı beklerken annem tam da tahmin ettiğim gibi "Kalkın bakalım ördek ailesi!" diye bağırmaya başladı ve topuklu terlikleriyle ahşap merdivenleri çıkmaya başladı.
Sinir krizi geçiriyormuş gibi kendimi arkamdaki yastıkla boğmaya çalışmıştım. Sadece boğucu iş(?) hayatımdan kaçmaya çalışıp geldiğim evimde uyumama bile hayat engel oluyordu!
Kendimi boğmaya devam ettiğim sırada annem kapımı tıkladı ve "Jimin?" dedi. "Ölüyor musun, ne sesi çıkartıyorsun sen?!"
"İçeride ne yaptığını bilemezsin anne, benden sana tavsiye sakın içeri girme!" Erkek kardeşim JiHyun boş boş konuştuğunda yastığı ağzımdan çektim ve "Gir anne!" dedim JiHyun'a bir tane patlattığını çıkan seslerden anladığım anneme.
Annem, JiHyun'u pataklamayı kesecek olmalı ki kapıyı açıp içeriye girdi. "Uyuyor muydun yoksa?"
"Hayır," dedim gözlerimi ovuşturmaya başlamışken. "Perde açık kalmış, oradan güneş gelince uyandım."
"E, uyan bir zahmet zaten." dedi göz devirip çalışma masasının önündeki tekerlekli sandalyeye otururken. "Ayılar kış uykusundan kalktı oğlum, uyudun da uyudun... Hayır, anlamıyorum ki eziyet mi ediyorlar size orada?"
"Hayır," dedim onu endişelendirmemek adına asıl cevap evet olmasına rağmen. Çin işkencesi görüyorduk resmen. "Sadece benim mükemmeliyetçiliğimi biliyorsun."
"Kendini çok yorma oğlum." dedi annem gözlerindeki şeytani parıltılar yerini hüzne bırakırken. Annem diye demiyordum ama şeytana pabucunu ters giydirecek kadındı. Böyle duygusal olduğu anlar bir elin parmağını geçmezdi.
"İyiyim ben iyi." dediğimde kafasını salladı. "Babana kahvaltı hazırlatıyorum. Bunu kaçırmak istemiyorsan hemen aşağı gel asker!"
Anneme kısık sesle güldüm ve "Emredersiniz komutanım!" dedikten sonra yataktan kalkıp yanına ilerledim.
Annem gelecek sevgi kucaklaşmasını hissettiğinde "Ay sakın yaklaşma!" dedi. "Yeni makyaj yaptım bozulacak!"
Ne zaman odaya damladığını anlamadığım JiHyun "Ya aman senin makyajın bozulsa n'olur!" dedi.
"Alnının tam ortasına terlik yemek istemiyorsan yıkıl karşımdan." Annem ona öfkeyle baktığında JiHyun toz oldu. Tam bir geri zekalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
solitude, campsis radicans | jirosé
FanfictionRose ve Jimin görücü usulü bir randevuya çıkar. İşlerin istedikleri gibi gitmeyeceklerini anladıklarında ise bir daha görüşmemek üzere ayrılırlar. Fakat kader onlarla aynı fikirde değildir. ©rosiewrosie & iam_calcifer