"daha önce de söyledim, insanların içi ve dışı bir değildir."

69 15 0
                                    

bölüm iki; "daha önce de söyledim, insanların içi ve dışı bir değildir."

"Ne?"

Yanlış duyup duymadığımı anlamak için dudaklarımdan firar eden ilk kelime bu oluyor. Bakışları üzerimde gezinirken sanki aklımdan geçen her şeyi duyuyormuş gibi gülümsüyor ve kafasını iki yana sallıyor.

"Hayır Taehyung-ssi, yanlış duymadınız. Bu gerçekten de sizin cenazeniz."

"Ama ben hayattayım." diye söylüyorum kaşlarımı çatarken. Saçma bir şakaya kurban gidip gitmediğimden emin olmaya çalışıyorum ve bizi videoya alan bir kamera bulma umuduyla etrafı kolaçan ediyorum çünkü hayatta olduğumdan oldukça eminim. Adam aramızdaki mesafeyi yavaş yavaş kapatırken hiçbir söylemiyor, sadece küçük bir gülümseme ile yukarıya doğru bakıyor. Onun baktığı yere doğru bakıyorum, yağmurun hızını arttırdığını görüyorum. Bunun beni neden rahatsız ettiğini düşünüyorum. Gözlerimi insanlara çevirince yaşadığım farkındalık hissi birisi karın boşluğumu yumruklamış gibi nefesimi kesiyor.

Yağmur bir sürü insanın arasından sadece iki kişiyi ıslatmıyor. Sadece ikimiz siyah şemsiyeler tutmuyoruz ve ona rağmen ıslanmıyoruz.

Nefes alamadığımı artık daha net bir şekilde hissediyorum. Mecaz değil de tam manasıyla nefes alamadığımı.

"Kâbus görüyorum." diye mırıldandığımda dizlerimin bağının çözülmemesi için uğraşıyorum, bir yere tutunma umuduyla etrafıma bakıyorum ama destek alabileceğim hiçbir şey bulamıyorum. Pes edip su birikintileri ile dolmaya başlamış olan zemine kendimi bırakacağım sırada adam kolumu kavrayıp bana destek veriyor ve ayakta durmama yardım ediyor. Takım elbisemin koluna sarılmış küçük eline bakıyorum, sonra da bana anlayışla bakan yüzüne. Boyunun benden daha kısa olduğunu görüyorum, kendi cenazemde olduğumu öğrenmenin ardından bu detaya takılmam bana komik geliyor. Kahkaha atmaya başlıyorum, dakikalarca gülüyorum. Sinirlerimin fena hâlde bozulduğu gün gibi ortada ama yine de bir yanım bütün her şeyi inkâr ediyor ve bunun saçma bir şakadan ibaret olduğunu haykırıyor.

Adam benim kahkahalarla güldüğüm süre boyunca hiç konuşmuyor.

Nihayet ben sustuğumda cenaze töreninin başlamak üzere olduğunu söylüyor, kolumu nazikçe tutmaya devam ediyor ve bir araya toplanmaya başlayan insanların yanına doğru ilerlemem için beni yönlendiriyor.

"Ben gerçekten ölü müyüm?" diye soruyorum. Bana cevap vermek yerine o ana kadar fark etmediğim tabutu gösteriyor. Eskisine göre çok daha solgun görünen cildime ve takım elbise giydirilmiş bedenime bakıyorum.

Tabutumun başında gözyaşı döken annemi ilk kez o zaman görüyorum ve çenesi kasılmış olan Jeongguk'un annemin omzunu sıvazlarken neden bu kadar ciddi olduğunu anlıyorum. Üzgünce kafasını öne eğmiş burnunu siyah bir mendile silmeye uğraşan Hoseok Hyung'u, yanındaki kişiden destek alarak ayakta durmaya çalışan Namjoon Hyung'u ve güneş gözlüğünün arkasına saklanmış iç çeken Yoongi Hyung'u da görebiliyorum. Benden hep nefret ettiğini düşündüğüm lisedeki matematik öğretmenimin bile üzgünce insanların arasında dikildiğini görüyorum.

Ben gerçekten ölüyüm.

"Bedenin komadaydı Taehyung-ssi," diyor adam. Sanki sormak istediğim bütün soruları biliyor ve ona göre konuşuyor. "Trafik kazası geçirdin, yaklaşık bir aydır ölüm ve hayat arasında sıkışıp kaldın. Tüm zaman boyunca buradaydım ama Ölülerin Dünyası'na ait olmadığın için beni göremiyordun."

"Ama Jeongguk beni görüyordu." diye ısrar ediyorum. "Bazen benimle konuştuğu bile oluyordu-"

Sorduğum sorulara aldığım garip yanıtları ve Jeongguk'un yüzünden uzun süredir silinmeyen ıstırap dolu ifadeyi anımsayınca susuyorum. İç sesim bana resmen acıyor ve "Kabullen Taehyung!" diye çığlık atıyor.

ALUMINAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin