"...ama yaşadığımı hissedemiyorum."

31 14 0
                                    

bölüm yedi; "bir ölüm meleğinin bunu söylemesi tuhaf gelebilir ama yaşadığımı hissedemiyorum."

"Lanet olsun, bu gerçekten en kötüsüydü

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Lanet olsun, bu gerçekten en kötüsüydü."

Yaptığım itirafın ardından Jimin şaşkın gözlerle bana bakmaya devam ediyor.

"Ne?"

"Biliyorum, biliyorum biz farklı dünyaların insanlarıyız falan filan-"

"Taehyung," Jimin sakin bir ses tonuyla hızla dudaklarımdan dökülen kelimelerin önüne çıkıp onları durduruyor. "Ne demek istediğini anlayamıyorum."

"O kadar mı kötüydü?" diye çığlık atıyorum. "Bunun bir itiraf olduğunu bile anlamamışsın, 27 yıl içinde yaptığım itirafların arasından en kötüsü bu oldu!"

Jimin şok olmuş bir şekilde bana bakıyor. Sonra kıkırdamaya başlıyor ardından kıkırtıları kahkahalara dönüşürken kafasını geriye atıp gülmeye devam ediyor. Elimde olmadan beni yaşayan biri onu da bir insan olarak bulunduğumuz tepede üniversitenin bitiminde bir kaçamak yaparken hayal ediyorum. Çok yanlış olduğunu bildiğim hâlde bu hayal midemi karıncalandırıyor, üniversiteli bir Jimin'in hayali, benimle randevuya çıkan bir Jimin'in hayali yüreğimi hızla çarptırıyor. Sarsılan omuzlarına ve çimenlere yayılmış saçlarına bakıyorum. Göğsüme ılık bir his yayılıyor, bir ölüyüm ve ölü hissetmem gerekiyor ama ben daha önce hiç bu kadar hayatta olduğumu hissetmiyorum.

"Bu bir itiraf mıydı?" diye soruyor en sonunda gülmekten çatlayan sesiyle Jimin.

"En büyüğünden." diye onaylıyorum onu.

Biraz daha gülüyor sonra gülmekten kızarmış yanaklarıyla bana bakıyor, o an için sarı saçları ve ısırılası yanaklarıyla bir ölüm meleğinden çok bir civcive benzetiyorum onu. Sonra gülmekten kısılan gözleri yavaş yavaş normale dönüyor ve Jimin'in yüzündeki ifade ciddileşiyor.

"Beklediğim biz farklı dünyaların insanıyız konuşmasını yapmak üzeresin sanırım." diye mırıldanıyorum.

"Taehyung ben insan bile değilim." diye fısıldıyor Jimin. Sesi o kadar üzgün geliyor ki, kalbim söylediği sözcüklerden ziyade ses tonundaki üzüntüden dolayı kırılıyor.

"Bunun ne önemi var? Senin yanında kaldığım sürece-"

"Seni burada tutan şeyi bulacağına dair söz vermiştin." keskin bir ses tonuyla söylüyor.

"Hayır, vermedim." işin gerçeği, inkâr etmeme rağmen söz verip vermediğimi bir türlü hatırlayamıyorum. Buna rağmen inkâr etmek zorundaymış gibi hissediyorum. Jimin yattığı yerden doğrulup oturur pozisyona geçiyor.

"O zaman da aynı şeyi yapmıştın, sana medyumluğu bırak dediğimde ölesiye dayak yiyene kadar vazgeçmemiştin bu işten-" öfke dolu ses tonuyla konuşmaya başladığında söylediği şeyi fark edip anında susuyor ve ben de kaşlarımı çatıp ne demeye çalıştığını anlamaya uğraşıyorum.

ALUMINAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin