2 yıl önce
Etrafıma bakınırken sıkıntıyla nefesimi verdim.
Biricik(!) arkadaşım Jimin'in, üniversitemizin Los Angeles gezisi düzenlediğini öğrenmesi ve 2 hafta boyunca durmadan ısrar ederek beni ikna etmesi sonucu buradaydım. 1 haftalığına Los Angeles'a gelmiş ve birçok yer gezip görmüştük. Doğruyu söylemek gerekirse bu gezi benim için de iyi olmuştu. Hollywood, Little Tokyo, Malibu gibi farklı ortamları gördüğüm için memnundum.
Şimdi ise üniversiteden birkaç kişinin Pacific Park'a gitmeyi teklif etmesi üzerine buraya gelmiştik. Diğerlerinin gelir gelmez gördüğü her oyuncağa gidip eğlenmeye başlaması Jimin ve beni güldürmüştü. Biz de hoşumuza giden iki oyuncağa binmiş ve bu kadarın yeterli olacağını düşünmüştük.
Sonrasında gördüğümüz tezgahlardan biraz yiyecek alarak masaların birinde oturmuş ve şu 1 hafta içerisinde deneyimlediğimiz şeyler hakkında konuşurken yemeye başlamıştık. Kalktığımızda Jimin 5 dakika beklememi söyleyerek yanımdan ayrılmıştı. Boş boş durmak yerine biraz dolaşmaya karar vermemle, çılgınlar gibi bağıran insanlarda gözlerimi gezdirerek yürümeye başlamıştım.
Bir süre yürüdükten sonra dondurma satan bir yerin yanında durup Jimin'i aramak için telefonumu çıkarmıştım ki üzerimde hissettiğim gözler, duraksamama ve kafamı kaldırıp gözlerin sahibine bakmama neden olmuştu.
Bakışlarımız kesiştiği anda garip bir his tarafından ele geçirilen vücudumun titremesine engel olamamıştım. Birkaç dakika süren yoğun bakışmamızı bozan şey ise elimdeki telefonun çalması olmuştu. Kendime gelerek aramayı yanıtlamış ve Jimin'in nerede olduğuma dair sorular sorup kendi yerini söylemesiyle oraya doğru ilerlemiştim.
━━━
Yaklaşık 1 saat sonra, başım ağrımaya ve canım fazlasıyla sıkılmaya başladığında -lunaparkta olmaktan pek keyif almadığımı anlamış oldum- aşağıdaki plaja inerek biraz kafa dinlerim düşüncesiyle adımlarımı o tarafa doğru yönlendirmiştim.
Plaja indiğimde etrafa şöyle bir bakındıktan sonra pek göze batmayan bir yere çekildim. Gözlerimi kapatmış, kendimi dalga seslerinin verdiği huzura bırakarak öylece oturuyordum. Yanımdaki hareketlilikle gözlerimi açıp onu gördüğümde şaşırmıştım.
"Selam." demiş ve o göz alıcı gülümsemesini sunarken yavaşça yanıma oturmuştu.
"Selam." Aynı şekilde karşılık verirken ben de dudaklarımın kıvrılmasını engelleyememiştim.
Gözlerimi bir süre üzerinde gezdirip incelerken, konuşmaya başlamasıyla bakışlarımı yüzüne çıkardım. "Neden arkadaşlarınla eğlenmek varken burada öylece oturuyorsun?" Bakışlarımı ondan çekip denize çevirerek yanaklarımı şişirdim.
"Aslına bakarsan lunaparkta olmaktan pek memnun değilim. Arkadaşlarımı kırmak istemediğimden gelmiştim; fakat birkaç oyuncağa bindikten sonra canım cidden sıkılmaya başladı ve daha fazla orada takılmak istemedim." Elimle kumsalı göstererek "Burada, bu sakinliğin içinde oturmayı tercih ederim." dedim. Yüzünde oluşan tebessümle, anladığını belirtircesine kafasını salladı.
Gözlerimi etrafta gezdirip, alt dudağımı hafifçe dişleyerek "Peki ya sen?" diye sordum. "Sigara içmek için uzaklaşmak istediğimde senin bu tarafa doğru geldiğini görüp peşinden geldim." Açık sözlülüğüne karşı kaşlarımı kaldırıp ona döndüğümde, yüzündeki tebessümün yerini koruduğunu ve kafasını hafif yana yatırmış bir şekilde beni izliyor olduğunu gördüm. Verecek bir cevap bulamadığımdan gözlerimi kaçırıp kafa sallamakla yetindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Let us live forever tonight │Taekook
FanfictionPacific Park'ta tanışıp Melekler Şehrini kıskandıran bir gece geçirdikten 2 yıl sonra karşılaşan Kim Taehyung ve Jeon Jungkook. 𝓔𝓰̆𝓮𝓻 𝓼𝓸𝓷𝓼𝓾𝔃𝓪 𝓴𝓪𝓭𝓪𝓻 𝔂𝓪𝓼̧𝓪𝔂𝓪𝓬𝓪𝓴𝓼𝓪𝓴, 𝓫𝓾 𝓰𝓮𝓬𝓮 𝓼𝓸𝓷𝓼𝓾𝔃𝓪 𝓴𝓪𝓭𝓪𝓻 𝔂𝓪𝓼̧𝓪𝔂𝓪𝓵𝓲�...