Dışarıda kar serpiştiriyordu. Hafiften soğuk gökyüzü esiyordu, boylu boyunca uzayan tarlalarda.. Gökyüzünde bulutlar iç içe dolanıp tekrar ayrılıyorlardı.. Sakin bir akşam olacaktı ama tabi güvenilmez olur meteoroloji bilimi.. Belki de yollar tıkanacak ve kar sanki bitmeyecek bir hikaye anlatıyor gibi yağmaya devam edecekti ya da belki de insan oğlunun gördüğü en güzel güneş çıkacaktı ortaya. Kim bilir? Bizimkiler yılın bu döneminde - şehrin gürültüsünden uzaklaşmak için yaptırdıkları - bu eve gelmeye bayılırlardı. Yıllarca birikim yaparak İngiltere’nin bu küçük, yalnız ve biraz da hasta denebilecek bu kasabasında bir ev yaptırmak neredeyse yarım ömür sürmüştü. Pencereden dışarıya yani daha doğrusu gene gökyüzüne bakıyordu..
-Mary akşam kar yağacağa benziyor, dedi babam. Kozmolog olmasından gelen o bilgiçliğiyle.
-Hayır Tony sanmam fakat sen daha iyi bilirsin tabiki! , dedi annem tartışmadan kaçan tavrıyla.
Annem ingiliz edebiyatı hocasıydı ve babam ile bir ilkbahar akşamı, kampüsün orda yıldızları izlerken tanışmışlardı. Fakat işin tuhaf kısmı babam sadece ve gerçekten yıldızlarla konuşmaya çıkmıştı bahçeye ve annemi farketmemişti bile. Babama göre; yıldızların ve gökyüzünün eşsiz güzelliğiyle hiç bir canlı yarışamazdı. Tabiki kadınlar hiç altta kalır mı? Annem, onun önünden geçmiş, öksürme numaraları yapmış, neredeyse takla atmış fakat dikkatini çekememişti babamın. Ee, ne de olsa Tony küçüklüğünden beri kozmolog olmak istemişti. Hatta bunu babasına dediği bir gün, şöyle sağlam okkalı bir tokat yemişti suratına çünkü babası onun papaz olmasında ısrarcıydı ve annesi de başka bir kafadan, muhasebeci olucak benim oğlum bayım! , diyordu. Ama Tony aşık olduğu dünyayı biliyordu ve tek gerçek aşkının yolundan devam etmek de çok ısrar etti. Hani derler ya; eğer ısrarcı olmazsanız, istemiyor demeksiniz diye, işte bunun farkındaydı Tony..
-Çok güzel gözüküyorsun, dedi babam. Annem 8 aylık hamileydi ve ilgiye muhtaçtı ama babam bunu ilgisinden değil de, gerçekten gözüne güzel gözüktüğü için söylemişti. Pencereden karları izlerken eşinin cama yansıyan o tatlı silüeti onu çok mutlu etmişti, ne de olsa 5 yıllık mutluluklarının zirve noktası bu çocuktu, yani ben.
-Kötü bir yalancısın Tony!, dedi annem gülümseyerek. Onu tavladığı gün gelmişti aklına. Gökyüzünden beni görmüyordun bile şimdi güzel mi oldum, dedi tatlı bir tavırla.
-Gerçekten harikasın sen kadınım, dedi büyükçe bir kahkaha kopararak babam ve onu burnunda öptü. Gerçekten sen beni tavlamamış olsaydın, yanımdaki aşkı bile göremezdim ben.. Hala hatırlıyorum; sen sürekli gelirmişsin yani benim uzayı incelediğim gecelerde yanıma fakat ben görmezmişim. Ama ne yaptın ettin beni kaptın sonunda, dedi şımarık bir çocuk gibi göz kırparak.
-Hiç de bile bayım, asıl siz benim gibi bir kadın bulduğunuzdan dolayı çok şanslı sayılırsınız,dedi tatlı bir tebessümle. Ayrıca, gerçekten de normal değilsin, insanlar üniversitede birbiriyle tanışıp arkadaş edinmeye çalışırken, sen oturmuş takım yıldızları hesaplıyordun, dedi hoş bir kahkaha atarak.
Annem hiçbir zaman tam olarak babamın yıldızlara ne kadar aşık olduğunu anlamamıştı ve belki de bir gün bu hobisini unutup sadece ailesine odaklanabileceğini düşünüyordu. Babam için durum çok farklıydı. O yaşadığını bildiği her an yıldızlarla uğraşıyordu. Karısını çok seviyordu ama hani belki sizde hissedersiniz bazen işinizden öte birşeydir o, çok daha derin ve yaşam anlamınız gibi gelir, orda olduğunuzu, bedeniniz ile gökyüzünün bir bütün olduğunu hissedersiniz. Yaşamdan ötedir, geldiğiniz yerdir, o karanlık ve gözünüze sonsuz gelen uzay..
-Tony?.. Kızmadın değil mi bana?, dedi Mary ama hala bu espirilere alınabildiğine inanamıyordu.
-Hayır… Tatlım onu da nereden çıkarıyorsun, dedi Tony fakat alındığı o dalgın tavrından ve gözlerini ayıramadığı dışarıdan belliydi..