3.2

196 15 2
                                    

Jimin sarsılan adımlarıyla beyaz önlüğünü iyice üzerinde emanet gibi durmasını sağlıyordu.
Yakasında öylesine duran ve şapşal bir vesikalıkla süslenmiş yaka kartı ensesinde ince bir iz oluşturup ikide bir kaşındırıyordu.

O kadar uykusuz ama bir o kadar enerjik hissediyordu ki bu enerjiden yoruldu bir süre sonra.

Ardından gözlerini yumup bitmek üzere olan mesaisini tamamlamak için son dosyaları masasına bırakıp her birini düzgünce ayıklaması gerekiyordu.

Çünkü her birinin tarihi önemliydi.

O ise bundan nefret ediyordu, Kim isterdi işi olmayan bir şeyi yapmak?

O yapıyordu işte.

Sinir bozucu olduğunu söyleyip ikide bir gözüne gelen saçlarını üfleyerek iteliyor, yeniden gözlerine düşünce bir kez daha oflayıp dosyaları rafa diziyordu.

Işleri son bulunca neşeyle etrafı topladı, ardından kendine çeki düzen verip telefonunu eline aldı.
Çıkışa ilerlerken saçlarını elliyle geriye tarayıp bir kaç hemşireye selam verip boğucu alandan kendini kapı dışı etti.

Ardından neşeyle etrafta dolanıp açık bir pastahane aradı çünkü mesai saatinin sonuna gelinmişti nerdeyse, en sonunda bulduğu yarı kapalı pastahaneye hızlıca grip sütlü ve karamelli bir latte alıp yanına beyaz sütlü bir donut ve koca bir oreolu pasta dili spariş etti.

Yolda yerken yemek içinde, biri çikolatalı biri tahinli biri de kahveli olmak üzere üç toptan oluşan külahta dondurma isteyip kenara çekilip beklemeye koyuldu.

O sırada onunla bekleyen iki kişi fısır fısır konuşurken, genç bir çocuk etrafı temizliyor tezgahın arkasında genç bir kız siparişleri yaparken aynı yaşta ki diğer kız ise kasa duruyordu.

Herkes biraz durgun ve endişeli duruyordu sanki, O an anlamdıramasa bile istediklerini almış ve kimseye görünmeden evine koşar adımlarla ulaşmıştı.

Herkes çok gergin ve garip duruyordu.

Herkes garipti, eşyalarını dolaba yerleştirip elini yüzünü yıkarken bunu düşünüyordu.
Herkes her günden daha garip gelmişti gözüne.

Umursamadan içeriye geçti aldıklarını önüne koyup, huzursuz bir heyecanla yemeye başlamıştı ki içeriye ev arkadaşlarından biricik dostu Tae girmişti.

Üzerinde kocaman bir panik vardı, ayakkabılarını çıkartırken bir elini duvar koluyla destek alıyordu.

Yüzüne bile bakmadan panikle sordu "Duydun mu?"

______(jiminden)

"Neyi?" dedi. bakışlarımı yemekte olduğu pastadan çekip, son zamanlarda ilgisiz oluşumdan yakınıyordu bu yüzden yarım ağız ve çeyrek ağız konuştuğum konusunda atışmaktan geri kalmıyorduk lâkin şu an bu hiç önemli değildi onun için.

"Dün geceyi işte"

Bakışlarını kuşkuyla ve rahatsızlıkla etrafta dolaştırırken sesinde hor görücü bir tonlama vardı biraz korkuyor birazda beni -daha çok ilgisiz duruşumu- küçümsüyor gibiydi.
Ben 'eee' çekince aynı ama daha cüretkâr tonda bana baktı.

"Ne olmuş yani dün gece ?"

Yüzünü ekşiterek etrafta dolanmaya başladı, yanıma geldiğinde (mutfağa yani) tabağı kuru peçeteyle kurutmakla meşguldüm;yanımdan bir hışım geçişiyle tezgâhta duran kağıt havlular azda olsa havalanıp küçük bir kargaşa oluşturmuştu.

Bakışlarımı yeniden ona çevirmiş, özenle giydiği gucci gömleğinde yeni bir kahve lekesi oluşmuş vücut ısısı esmer teninde yanaklarına toplanıp kızarıklık oluşturup duruyorken biten işimle kendimi koltuklara atarken o ayakta durup panikle konuşmaya başlamıştı.

"Herkes uyumuş, Jimin! Konuştuklarımın arasında dün gece uyanık kalabilen kimse yok! Sırf ikimiz değilmişiz! Hiç çıkmadın mı dışarıya? Interneti yada televizyonu da mı kurcalamadın Tanrı aşkına ?"

"Şeyle meşgu—"

"Her yerde var yahu!" Bir anda öfkeyle ayağını yere vurucak sandım. Habere gelince yutkunamayacak kadar ani olmuştu;boğazıma oturmuş ıslak bir tofu gibi yapışkandı bu haber.
Yeniledi ardından.

"Dün gece kimse uyanamamış, Jimin. Düyada. Hiç. Kimse! Dünyada Hiç kimse!"

Ardından aklına gelen bir anıyla gözlerinden bir ışık geçer gibi  oldu. Beni yanılmadan yeniden şakıdı şaşkınlıkla.

"Yok öyle değil Yoonseok televizyonda bir kaç uyuyamayan bir kaç kişi duymuş. Bin kişi de bir kişi falandır. Radyo, Busan'da herkes gece boyu aniden uyuduğu yada hazırlıksız uykuya daldıkları için elektirik şebekesinin çöktüğünü söyledi.
Herkesin aklı çıkmış. Sen hiç bir şey duymadın mı? Sana anlatmak zorunda kalıyorum bunları! Akli mi kaçıracağım! "

Yanıma oturdu bir süre sonra, ardından eline ne ara aldığını bilmediğim telefonuyla mesaj yollamaya girişti.

"Çok acayip. Çok feci korkunç."

Parmaklarımla oynarken anlattıklarını sindirmeye çalışıyordum. Derken başını çevirdi telefonundan bana doğru.
Eve girişinden beri ilk defa doğrudan yüzüme baktı; hafifçe kızarık gözlerini benimkine kilitledi.

"Jimin..Sen Dün gece uyanık mıydın?

those who can't sleepHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin