one.

1.5K 122 171
                                        



"Hayır, Taehyung."

Duyduğum cümleyle derin bir şekilde iç çektim. Hayatımın her alanında, her saniye duyduğum bu ve benzeri cümleler hayatımı şekillendiren yegane şeylerdi. Hayır Taehyung, olmaz, yapma, gitme, onu yeme, ona bakma, şununla konuşma, bunu giyinme, hadsizlik yapma, anormal davranma, lanet olası bir gay olma.

Belki de bu benim hatamdı. Duyduğum bu cümleleri sürekli kendime emir haline getirmiş ve ne denirse onu uygulamıştım. Uzaktan kumandası olan bir robot gibi yaşıyordum, iğrenç bir hayatım vardı. En büyük sorunum, eşcinsel olmam ve ailemin asla bunu normalleştirememesiydi. Öyle korkuyorlardı ki benden ve hemcinslerime duygu besleyebilmemden, attığım adıma kadar kontrol altına almışlardı hayatımı. Lafa gelince saygılılardı böyle durumlara... homofobik değillerdi ama iş kendi oğullarına geldiğinde bir şekilde yedirememişlerdi işte. Asla yönelimim yüzünden dayak veya hakaret yemedim, ama bakışlarının altında pıstım, sözleri ve imalarıyla kırıldım; en önemlisi dayattıklarıyla hayatımı ellerine bıraktım. Belki de bana vursalar, açık açık hakaret etseler daha rahat olurdum. O kadar kısıtlanmıştım ki bir hayatım yoktu. Yine de onlar benim ailemdi, anlayış göstermeye çalışıyor ve her şeye rağmen çabalıyordum. Vazgeçmiyordum ve sürekli şansımı deniyordum. Ondandı az önce girdiğimiz lüks mağazadaki kadın reyonundan beğendiğim şeyin annem tarafından sert bakışlarla elimden alınması ve reddedilmem.

Annemle alışverişe çıkmıştık. İçinde olduğumuz büyük alışveriş merkezinde saatlerdir dolanıyorduk ve annem hem benim hem de kendi için beğendiği kıyafetleri kafasında eleye eleye alışveriş yapmaya devam ediyordu. Saatlerdir yanındaydım ama tamamen göstermelik bir şekilde burdaydım. Bana alışveriş yapılıyordu ama istediğim bütün kıyafetler annem tarafından fazla kadınsı olduğu için reddedilmiş, elimde taşıdığım torbalar ise tamamen onun istediği kıyafetlerle dolmuştu. Yine de fazla iyimser ve salak olmamın getirdiği hislerle her mağazada beğendiğim şeyleri anneme gösteriyor, her seferinde reddediliyordum.

Elime aldığım hafif pileli gömleği istemsizce büzdüğüm dudaklarımla yerine bıraktım ve annem kendi halinde bana seçtiği kıyafetleri koluna atmaya devam ederken bakışlarımı oldukça pahalı ve lüks olan bu mağazanın içinde gezdirdim. Az ilerde, etrafındaki birkaç görevliyle dikilen takım elbiseli bir çocukla açıkça göz göze geldiğimde duraksadım. Direkt olarak bana bakması biraz çekinmeme neden olduğunda fark etmemiş gibi davranmayı seçerek bakışlarımı uzaklaştırdım ve tekrar anneme çevirdim. Hala erkek reyonunu baştan aşağı dolaşmakla meşgul olduğunu görünce derin bir şekilde iç çektim. Eğer yanına gitsem de fikrimi önemsemeyecekti ve sadece dikilecektim, bu nedenle içinde olduğumuz mağazada işimiz bitene kadar kadın reyonunda dolaşmak istedim.

Feminenliği seviyordum, aşırı bir şekilde feminen giyinmeyi hiç denememiştim ama her zaman hayranlıkla baktığım kıyafetler hep kadın reyonunda olurdu. Hiçbir zaman tam anlamıyla rahatça giyinip deneyememiştim çünkü ailem 'saygın' bir aileydi ve oğullarının kadın kıyafetleriyle millet önüne çıkmasının saçmalık ve hadsizlik olduğunu düşünürlerdi. Böyle isteklerimden dolayıydı hayatımın tamamen ellerinde olması. Kimsenin bunu görmesini, duymasını istemiyorlardı çünkü böyle bir çevrede dost gibi görünen herkes aynı zamanda rakipti. Kendi şirketimizin başına geçeceğim yoktu, çünkü benden büyük bir oğulları zaten vardı ve şimdiden şirket işleriyle ilgileniyordu. Ona minnettardım çünkü gerçekten şirket işleriyle uğraşmak, samimiyetsiz yemeklerde sahte gülücükler atıp odama kaçmaktan çok daha zordu. Abimle aramız iyiydi, birbirimizi severdik. Olduğum duruma o da üzülüyordu ama yapılabilecek pek bir şey yoktu işte.

Adımlarım yavaşça kadın reyonunda dolaşırken gözlerim raflarda ve askılarda dizili olan kıyafetleri süzüyor, parmak uçlarım bazılarına değip kumaşını kontrol ediyordu. Bazılarını ise kendimi kaptırarak alıp üzerime tutuyor, kendi kendime eğleniyordum. Pofuduk tüylü bir üstü elime aldığımda parmaklarıma değen bu doku öyle hoşuma gitmişti ki; hafifçe gülümserken, elimdeki kumaşa yanağımı sürterken veya huzurlu mırıltılar çıkartırken düşünmemiştim bile. Reyonlar arasında büyük bir heyecan ve coşkuyla geziyor, gittikçe daha da büyüyen gülümsememle çoktan kendimi kaptırdığımı belli ediyordum.

amorío || taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin