Yeniden Başlat!

120 23 16
                                    

•••

Sonra her şey değişmeye başladı.

Yeni bir yıla girmenin heyecanı içerisindeki dünya şimdi, büyük bir sessizliğin hükmü altında idi. En ufak bir söz dahi şaşkınlıkla aralanmış ağızlardan dökülmüyordu. Sahi ne kadar sürmüştü bu sessizlik?

Birkaç saniye, birkaç dakika veya birkaç gün...

Kimse bunu bilmiyordu ancak hiçbir insanın asla konuşmaya cesaret edemeyeceği bir şey biliyorlardı. O da, her şeyin başladığı gün dünyanın hiç olmadığı kadar canlı oluşuydu.

Renkler canlanmış mıydı? Hayır, hayır başka bir şey vardı. Okyanusların üzerinde dans eden mavilerin, ovalarda dalgalanan yeşillerin başka bir nedeni olmalıydı! Ne olacağının farkında olabilirler miydi?

İnsanlığa kendilerini son kez göstermek için bütün gün sahnede başrol olan renkler, son saniyelere kadar dillerdeydi.

Bugün dünya hiç olmadığı kadar renkli!

Yeni yıl heyecanı her bir zerrede yankı bulurken geri sayım başladı. Hep bir ağızdan yükselen sihirli sayılırlar tahmin edilemeyecek bir şeye can oluyordu.

"...5, 4, 3, 2, 1, 0!"

Ve bir anda tüm ışıklar yok oldu - renklerle beraber!

Geceyi gündüze çeviren bir şey olmuş ve renkler onları terk etmişti. Daha birkaç saniye öncesine kadar binbir çeşit renk şimdi tek birine dönüşmüştü.

Beyaz.

Artık dünyayı oluşturan her bir tane beyaz tonlarındaydı. Beyazın sonsuz aydınlık hissi büyük bir tek düzeliğin dünyayı kasıp kavurmasına neden oluyordu.

Birbirlerinin yüzlerine korkarak baktılar. Herkes aynı görünüyordu. Yüzleri farklı olsa da hepsi tekti. Beyazın bir tonu olan tenleri, ona benzer saçları ve gözlerin beyazında boğulmamak için çırpınan daha koyu beyaz irisler. Sadece insanlar değil en ufak bir toz tanesi dâhi bu beyaz istilasından nasibini almıştı.

Önceleri en saf renklerden biri olduğu konusunda hem fikir olanlar şimdi 'beyaz' kelimesini renksizlikle eşdeğer kılmıştı.

Renksiz dünyaya alışmak zordu. Renklerin davranışlarına, psikolojilerine olan etkisi ortadan kalkınca çoğu için bu altından kalkamayacakları bir yük oldu. Bazıları o yükün altında ezilip giderken bazıları madalyonun diğer yüzünü görmek istedi.

Artık kimsenin birbirinden farkı kalmamıştı. Giydiklerinin, bindikleri arabaların bir farkı yoktu. Saçlarının, tenlerinin ve gözlerinin renkleri aynıydı ve bu beyaz renksizlik onlara eşit bir ortam sunuyordu. Başta bunun onlar için bir mucize olduğunu düşündüler ama gerçek çok geçmeden yüzünü gösterdi.

Beyaz bir dünyanın herkesi eşit ve aynı kılması her birini anlamsızlığa sürüklemişti.

Sonunda bu dünyayı yaşanabilir kılanın benzerlikler değil, farklılıkların oluşturduğu renkler olduğunu anladıklarında her şey için çok geçti.

.

Derin bir nefes aldı.

"Belki de artık bu deneyin başarısız olduğunu kabul etmeliyiz."

Karşısındaki, durumu kabullenmekte zorlanıyordu. Ama gerçek tam olarak buydu işte. Onlardan renkleri almak ve biraz olsun tek olduklarını hissettirmek bile bir kaosa neden olmuştu. Kurdukları hiçbir deney sonuca ulaşmıyordu ve asla onun düşündüğü gibi bir sonuç elde edemeyeceklerdi.

"Ben onlara inanıyorum!" demişti bütün benliğiyle. Ellerini siyah parlak maddeden yapılmış kontrol standına koyup ayağa kalktı.

"Hatırlıyor musun? Yüz yirmi bininci versiyonda bir insan dünyaya gelmişti." Gözlerini yumup o kişinin ismini buldu zihninin en renkli köşelerinde.

"Eflatun." dedi ve onun kelimelerini döktü dudaklarından. "Bütün yıldızlar sönse ve her şey kararsa, insanın ruhunda tek bir yıldız parlamaya devam eder, bu ümit yıldızıdır."

O, onlara inanıyordu. Aralarından çıkacak birkaç güzel yüreğin ihtimali için umudunu kesmiyordu.

Döndü ve sonsuzluğu seyre daldı. Arkasındaki heyecanla sormuştu.

"O zaman?"

Evrenin renkleri gözlerine yansıyan cevap verdi.

"Yeniden başlat!"

•••

Yeniden Başlat!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin