𓁹
"Wonwoo, dur! Hiçbir şey göremiyorum."
"Evet sevgilim, görmemen gerek zaten."
Wonwoo'nun gözlerim kapalı, kolumdan tutmuş beni koşturarak nereye götürdüğünü anlamaya çalışıyordum.
"Geldik."
"Ah sonunda."
Ellerimi gözlerimi kapayan kumaşa götürdüğümde Wonwoo aynı anda ellerimi tuttu.
"Hey, bekle! Burada dur sakın bir yere gitme."
Gülüp 'bu halde bir yere gidemem zaten' diye mırıldandım.
Birkaç dakika sonra 'her şey tamam değil mi çocuklar?' diyerek yanıma yaklaşan bir Wonwoo duydum. Ellerimden tuttu ve konuşmaya başladı.
"Öncelikle biliyorum sana layık değil yani doğum gününde daha güzel bir şeyler-"
"Wonwoo bir şeyler yapman bile yeter cidden. Artık gözlerimi açabilir miyim?"
Dememle arkama geçip göz bandını çözdü. Gözlerimi ovuşturup gülerek karşıma baktım. Çıkmaz bir sokağın en ucunda ortada koskocaman bir tuval ve sayamayacağım kadar fazla boya ve fırçalar onların yanında da boyacılar için olan tulumlardan giymiş Soonyoung, Jihoon, Jennie, Chaeyoung, Seokmin, Mingyu ve Minghao'yu görmemle gözyaşlarımı tutamadım.
"Hey hey hey! Tamam biliyorum çok da güzel bir hediye değil ama- ağlatacak kadar kötü mü cidden?"
"Wonwoo sen şaka mı yapıyorsun? BU ALDIĞIM EN GÜZEL HEDİYE!" deyip boynuna sarıldığımda o da gülerek bana sarıldı.
"Hadi gelin artık sabahtan beri şu boyaları açıp bu manyağın üstüne atmayı bekliyorum."
Seokmin'i göstererek konuşan Jihoon'a Seokmin hariç herkes gülerken o düz bir suratla ona bakıyordu.
"Hyung ben ne yaptım şimdi?"
"Olur olmadık çıldırmaların bile bir sebep benim için."
"Bırakın atışmayı. Hadi gelin siz de artık başlayalım, sabırsızlanıyorum."
Jennie'ye gülerek Wonwoo'nun elinden tuttum ve yanlarına gittik.
*
Yere serilmiş kırdığımız karpuzu yiyerek şaheserimize bakıyorduk. Herkes kendi halinde takılmaya başladığında ben de tuvalin yanına gidip elime kalemi aldım ve kenarına adlarımızı yazıp tarih attım. Bir anda yanımda beliren Wonwoo'ya baktım. Yanıma çöküp oturdu.
"Beğendin mi?"
Gülüp elini tuttum.
"Beş yüzüncü kez soruşuna beş yüzüncü cevabımı veriyorum. Bayıldım. Klasik bir şeyler de yapabilirdin ama böyle bir şey... Hiç aklıma gelmezdi. Beni iyi tanıyorsun." diyerek güldüğümde o da güldü. "Ama elime çizdiğin bu minik boku sevmedim Wonwoo. Çizecek başka bir şey yok muydu cidden ha?"
Dediğime küçük bir kahkaha patlattığında ben de güldüm.
"Klişe bir kalp mi çizseydim."
"Eww hayır."
"Bu bizim aşkımızın sembolü Kim Min Soo. Sonsuza dek burada kalacak."
O elimi çekiştirip cringe çiftleri taklit ederek konuşurken ben gülmekten ağlıyordum.
"Yeter. Çenem ağrıyor artık dur."
Derin bir nefes alıp kollarını kafasının arkasına koyup yattığında bende yatıp omzuna yerleştim.
Kararmaya yüz tutmuş gökyüzünü izlerken tekrar konuştu.
"Şükran günü Mingyu'nun seni ön tarafa nasıl çekiştirdiğini hatırlıyor musun? İlk defa yan yana gelmiştik ve ahh bu kadar kısa olduğunu bilmiyordum."
"Hey!"
Göğsüne vurduğumda güldü.
"Tamam tamam... Peki şey okulun arkasında ki duvarı boyarken kalemin bittiğinde hocaya 'HOCAM KALEMİM BOZULDU TAMİR EDEMİYORUM!' diye bağırdığın günü."
"NEDEN AKLINDA BUNLAR HÂLÂ SENİN? SUS ARTIK!"
Hâlâ gülerken tekrar konuştu.
"Tamam bak bu son. Fotokopi odasında ki fotoğrafını hatırlıyor musun?"
Ağzımı açıp tam konuşacakken arkadan Mingyu bağırdı.
"Aşk kuşları gelin hadi hava kararıyor gidiyoruz."
İkimiz de kalktığımızda omzuna küçük bir yumruk attım ve tulumu çıkarıp diğerlerinin yanına gittik.
Sonunda eve geldiğimde direkt yatağa attım kendimi. Ve kafamda kurduğum zibilyon tane senaryoyla uykuya daldım.
𓁹
eveet özel bölüm biraz geç geldi çok üzgünüm lflaövöakvşskvlwv
umarım sevmişsinizdir şimdi tamamem gidiyorum çok yakında başka bi ficle tekrar gelicem byee
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the glasses 𓁹 wonwoo ✔︎
Fanfiction"Yuvarlak çerçeveli gözlükleri severim." jeon wonwoo bxg fanfiction start: 2020.9.25 finish: 2020.10.4