"BEN SANA KIRGINIM AMA KAPINDA BEKLERİM"

927 47 52
                                    


Öncelikle merhaba!
Hikayemi okuyan, yorum yapan herkese çok teşekkürler. Bu işte fazlasıyla acemiyim ve göründüğünden de zormuş. Buna rağmen çok güzel yorumlar yapmışsınız. Çok mutlu oldum. Bu bir kaç bölümde dizideki bazı kendimce gördüğüm mantık hatalarına ve tabii haksızlıklara müdahale etmiş olacağım.
Arada benimde hatalarım olursa şimdiden affedin. Yorum ve önerilerinizi paylaşmanızı heyecanla bekleyeceğim. Sevgiler...    

2.BÖLÜM
"BEN SANA KIRGINIM AMA KAPINDA BEKLERİM"

"Sahra hanım, beni duyuyor musunuz?"
Sahra yavaşça gözlerini açtı.
"Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?"
"Yorgun..."
"Sizinle meslektaşız, en az benim kadar biliyorsunuz ki böyle bir operasyondan sonra kendinize dikkat etmeniz gerekiyor."
"Haklısınız."
"Stresten uzak durun. Kendinizi üzmeyin ve yormayın. Dinlenin. Çok güçlü bir bünyeniz var. Kısa zamanda toparlayacaksınız."
Sahra'nın bayılmasıyla panikleyen Işıklı ailesi doktor çağırmıştı. Herkes kapının önünde doktorun muayenesinin bitmesini bekliyordu. Gediz yerinde duramıyordu. Tam toparladı derken neden bayılmıştı? Müge ve Refika ise onu sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Oğlum bir dur artık! Çıksın doktor. Öyle panik yap."
"Anne ne diyorsun ya. Durduk yere bayıldı. Niye oldu? Neyi eksik, yanlış yaptık?"
"Ablacığım, yeni ameliyat oldu bu kız. Zayıf düşmüştür bünyesi. Yaşadığı sıkıntı da cabası."
Gediz ikna olmuyordu. Sonunda doktor çıktı.
"Durumu nasıl?"
"Merak etmeyin iyi. Kendine geldi. Ameliyat yerinde bir sorunda gözükmüyor. Ben strese bağlı olduğunu düşünüyorum."
"Hep böyle olacak mı peki? Ne yapmamız lazım."
"Sahra hanımda doktor, kendisi zaten biliyor. Size de söyleyeyim. Stres ve sıkıntıdan uzak durup kendine iyi bakması lazım. Yoksa bu süreci kolay atlatamaz. Ona bu konu da yardımcı olmalısınız."
Gediz doktorun söylediğiyle iyice çökmüştü. Yaşanılan her şeyden kendini sorumlu tutuyordu. Refika ve Müge doktoru geçirmeye gittiğinde Gediz'de odaya girdi sessizce. Onu gören Sahra yüzünü çevirdi.
"Yapma böyle lütfen."
"Seninle konuşmak istemiyorum."
"Konuşma tamam, ama dikkat et biraz. Ne diye çıkıyorsun yatağından?"
Gediz'in hesap soran sorusuyla Sahra daha da sinirlendi.
"Sen birde bana hesap mı soruyorsun? Planlarını duydum diye mi bu tavırlar?"
"Senin için endişeleniyorum."
"Endişelenme. İçinde bulunduğum durumun sebebi sensin."
Gediz her anlamda çıkmazdaydı.
"Evet benim ve köpek gibi pişmanım. Peki sen ne hissediyorsun?"
"Ne demek o?"
Sahra şaşırmıştı Gediz'in sorusuyla.
"Ya biz o sabah seninle bir şansımız olur mu diye konuştuk. Sen birkaç saat sonra Sancar'ı öldürmeye kalktın."
Sahra Gediz'e ve içinde bulunduğu duruma o kadar öfkeliydi ki bu açıdan hiç düşünmemişti. Ama yine de alttan alamazdı.
"Sen Sancar'a 'ben onun cezasını verdim derken' bir ihtimalimizin kaldığını düşünmedim."
"O yüzden kahvaltıya gelmeden habersiz evden gittin. Aradım açmadın."
"Bir hayal kırıklığını daha kaldıramadım. Ama bak yine daha büyüğünü yaşadım."
"Ne deseydim kurtardım onu birbirimize şans vereceğiz mi? Sonuçta Sancar'da öfkeliydi ve gazını almam gerekliydi."
Gediz usulca Sahra'ya yaklaştı. Yatağın yanına çöktü. Yüzleri birbirine yakındı.
"Bende senin gibi karanlıktaydım. Ama seninle ışığa ulaşabileceğimize dair bir umudum oldu. Sana karşı hep dürüst olmaya çalıştım. Ben Nare'ye çok âşık oldum. Tahmin edemeyeceğin kadarda acı çektim. Acımdan delirdim. Yapmayacağım şeyler yaptım. Ama ben acıdan delirmek istemiyorum. Ben artık mutlu olmak istiyorum. Sevmek, sevilmek istiyorum. Destanlardaki, romanlardaki aşklar çok büyüktür. Nefes kesicidirler. Ama ben ne senin ne benim nefesim kesilsin istiyorum. Biz birlikte nefes alalım istiyorum."
Sahra'nın yüzünde buruk bir gülümseme olmuştu. Doğruydu Gediz'in dedikleri. Ama o ihtimal kalmış mıydı ki yaşananlardan sonra?
"Sen bana kızgınsın ama bende sana kırgınım. O an ne beni ne kendini düşünmediğin için."
Gediz son cümlesini kurup arkasını döndü odadan çıkmak için.
"Gidiyor musun?"
"Evet beni oda da istemiyorsun ki."
"Burada kalamazsın, ama korkuyorum." Son söylediği kelime o kadar cılızdı ki Sahra'nın Gediz duymakta zorlandı.
"Biliyorum. Ben sana kırgınım ama kapında beklerim. Yeter ki sen iyi ol."
Gediz sessizce odadan çıktı. Sahra'nın ise gözlerinden usul usul yaşlar dökülmeye başlamıştı. Bu gece ikisine de uyku yoktu. Sahra âşık olduğunu kendine itiraf edemiyordu hala. Gediz ise Sahra'nın hayatındaki önemini henüz anlayamamıştı. Demek ki hayat ikisine de bunları öğretecekti.
Nare ve Sancar yeniden konağa gelmişlerdi. Nare'nin içinde ufakta olsa bir umut vardı. Bu çıkmazdan bir şekilde kurtulabileceklerine inanıyordu. Sancar ise öfkeliydi. Olayların bu kadar kontrolünden çıkmasını kabullenemiyordu.
"Sancar"
"Söyle Nare, gönder gelsin"
Nare çekinerek sordu
"Eğer hiçbir yol bulamazsan, şirket ve konaktan mı vazgeçersin yoksa Melek ve benden mi?"
"Bunları konuştuk. Bildiğin cevapları sorma bana."
Nare hiçbir şey demeden odasına gitti, yatakta uyuyan kızına yaklaştı. Önce öptü usulca ardından sıkıca sarıldı. Bu hayattaki yegâne varlığı Melek'ti. Onun babasız kalmaması için her şeyi yapmaya hazırdı.
Gün Efeoğlu konağında erken başlamıştı. Herkes kahvaltı masasındayken Nare geldi.
"Günaydın, afiyet olsun."
Melek'i öpüp yanına oturdu.
"Sana da günaydın gelin hanım, buyur."
Halise'nin 'gelin hanım' demesi rahatsız ediyordu Nare'yi. Çünkü Halise'nin her lafının altında ya bir emir ya da bir ima vardı.
"Sancar yok mu?"
"Erkenden çıkmış, işlerim var dedi."
Nare bu duruma bozulmuştu. En azından bir haber verseydi diye geçirdi içinden. Sancar'ın sağı solu belli olmuyordu.
"Oğlumun başı beladan kurtulmuyor bu ara. Nedir bu çektiğimiz, neyin bedelini ödüyoruz?"
Nare Melek'e döndü ve gülümseyerek
"Anneciğim hadi senin dersin başlayacak artık. Geç kalma."
"Anne ama daha vakit var."
"Meleğim lütfen hadi Gülsiye götürsün seni."
Ortamın gerildiğini anlayan Gülsiye Melek'in elini tutup yukarı çıkardı. Halise iyice sinirlenmişti.
"Halise Hanım ben burada Sancar'ın zor günlerinde destek olmak için kalıyorum. Ama sizin imalarınızdan da emrivakilerinizden de sıkıldım. Şunu artık kabul edin. Oğlunuzun yaşadığı her şey hayattaki kendi seçimi. Etrafta suçlu aramak yerine oğlunuzu zapt edin artık. Çünkü ne benim gücüm ne de Melek'in varlığı buna yetmiyor. Afiyet olsun."
Nare, Halise'nin ağzını açmasına izin vermeden ayrılmıştı oradan. Yıllarca ne Akın'a ne babasına boyun eğmeden yaşamaya çalışmıştı. Şimdi tam her şey yoluna girdi derken hem Sancar'la hem annesiyle uğraşmak zorunda kalıyordu. Hayatı sürekli zorlaşıyordu. Düşüncelere dalmışken Ceylan yanına geldi.
"Ceylan, bir şey mi oldu?"
"Ben Sahra'yı merak ettim. Aradım ulaşamadım da."
"Dün akşam bayıldı ama iyidir sanırım."
"Ben ona gitmek istiyorum. Görmeden içim rahat etmeyecek."
"Tamam sen hazırlan ben götürürüm seni."
Nare bir an önce konaktan uzaklaşmak istiyordu hem de akşamdan sonra Sahra'yı merak ediyordu. İçten içe ona üzülüyordu. Ağabeyinin nasıl bir manyak olduğunu bilmiyordu ama öğrenmesi gerekirdi. Bu sayede intikamdan da vazgeçerdi. Aynı zamanda Ceylan'la da konuşacakları vardı. Ceylan geldiğinde Işıklıların evine gitmek üzere yola çıktılar.
Tüm gece uyumayan Sahra sessizce odasından çıktı. Üst kata çıkıp evin içine girdi. Refika ise o sırada kapıdaki çiçekçiyi gönderiyordu.
"Refika teyze günaydın."
"Sana da günaydın kızım. Bir şey mi istedin?"
"Yok yat yat sıkıldım. Size bakmak istedim. Çiçekler ne kadar güzel."
"Sorma başımda bir bela var. Bu yaştan sonra isimsiz çiçekler, mesajlar geliyor. "
Sahra gülümser.
"Aşk olsun ne var yaşında. Akıllı adammış da neden kendini gizliyor ki?"
"Bende bilemedim. Her gün çiçekler yolluyor. Mesajlar atıp halimi hatırımı soruyor. Ama ne ismi ne cismi yok. Korkuyorum da."
"Mesaj telefondan atmıyor mu? Sorgulayalım kimmiş?"
"Öyle olur mu?"
"Ya olmaz mı hiç? Refika teyze sen numarayı söyle bana. Ben halledeceğim."
"İyi yaz bakalım. Aman Gediz'le Müge duymasın."
Sahra numarayı yazar ve karşısına çıkan isim ikisini de şok eder. Güven Çelebi.
"E bu Nare'nin babası"
O sırada Müge gelir. Refika her ne kadar Sahra'nın susmasını istese de, bunu saklamaları mümkün değildi.
"Sahra'cığım sen neden kalktın? İyisin değil mi?"
"Müge abla ben iyiyim ama."
"Ama derken? Bir sorun mu var."
Konuşmadan haberi olmayan Müge şaşkınlıkla bakar.
"Refika teyzeye çiçekleri gönderen Güven Çelebi."
Bütün gece Sahra'nın kapısında bekleyen Gediz erkenden evden çıkmıştı. Önünde kritik bir sorun vardı. Akşama kadar Kahraman'ı köşeye sıkıştıracak bir şey bulamazsa Sancar'la beraber hapse girecekti. Babasının eski bir emniyet müdürü olan arkadaşından yardım istemeye karar verdi. Sabah erkenden Sancar'la buluşup görüşmeye gittiler.
"Ahmet abi siz ne diyorsunuz bu duruma?"
"Size açık olacağım. Yıllarca bir ize rastlanmamış. Önce babası sonrasında da Kahraman Boz peşini bırakmadı işin. Ama gelişme yok. Sanki çocuk yer yarıldı içine girdi. Öyle tuhaf bir durum."
"Yapabileceğimiz bir şey yok yani."
"Öyle görünüyor. Belki kaybolduğu köye ve civar köylere giderek soruşturabilirsiniz. Ama samanlıkta iğne aramak gibi."
Gediz ve Sancar'ın tutunacakları tek dalda gitmişti bu konuşmayla. Acil bir çıkış yolu bulmak zorundaydılar. O sırada Gediz'in telefonu çaldı. Arayan Müge'ydi.
"Söyle abla. Ne! Şaka yapıyorsun?"
Müge'den duydukları Gediz'i sinirlendirmişti. Sancar ise ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
"Kahraman'da Güven'de çizmeyi iyice aştı artık. Benim mekâna gidip konuşmamız lazım."
Sahra'nın gülmeyen yüzü nihayet onu görmeye gelen Ceylan'la gülmüştü.
"Minnoş anne keşke sen gelmeseydin buralara kadar."
"Seni görmeden içim rahat etmedi. Çok korktum sana bir şey olacak diye."
"Korkma hayattayım işte. Ama keşke olsaydı bunu yaşayacağıma."
Sahra'nın gözünden bir damla yaş düştü. Ceylan sarıldı ona.
"Deme öyle"
"Ceylan ben ilk kez umut ettim. Mutlu olabilirim, birini sevebilirim o da beni sever diye. Başkasına aşık olması yetmez gibi birde beni vurdu. Düşmanını yaşatmak için hem de."
"Sadece o değil, senin içinde yapmış belli ki. Ya öldürseydin de katil olsaydın. O zamanda hiç şansın kalmazdı. O, seni kurtardı asıl."
Nare, Işıklı malikanesinin salonunda Ceylan'ı bekliyordu. Her ne kadar Sahra'yı görüp konuşmak istese de Ceylan'la ikisini yalnız bırakmıştı. O sırada Refika geldi.
"Nare, hayırdır? Ne işin var senin burada?"
"Ceylan Sahra'yı görmek istedi. Onu getirdim Refika Hanım. Siz pek iyi görünmüyorsunuz?"
"İyi değilim çünkü, sonunda delirttiniz oğlumu."
"Refika hanım bakın..."
"Sus cevap verme bana. Gediz daha seni bu eve ilk getirdiği gün başladı bu felaketler. Oğlum, senin yüzünden merhametinin kurbanı oldu. Sen defalarca benim oğlumdan yardım istedin. Seni korumak için Sancar'la düşman oldu. Sancar'ı korumak için az kalsın bir cana kıyıyordu. Benim oğlum bu kadarını kaldıramaz. Bir canı kaldı elinde. Onu da mı elinden alacaksınız?"
"Ben çok özür dilerim. Böyle olsun istemedim."
"Özür dileme benden. Oğlumdan, hayatından uzak durun artık. Sen madem Sancar'la olmak istiyorsun her yaşadığına rağmen. Bırak benim oğlumda seni unutsun. Onu seven kadınla bir hayat kursun."
Nare, Refika'nın sözlerinin ağırlığı altında ezilmişti. Bu zamana kadar nispeten sessiz sakin biri olduğunu düşündüğü Refika Işıklı oğlu için hayatındaki en ağır konuşmalardan birini yapmıştı ona. Her şeyi yüzüne vurmuştu. Doğruydu söyledikleri. Defalarca Gediz'den yardım istemişti. Sancar'la Gediz'in düşman olmasına sebep olmuştu. Bilerek yapmamıştı belki ama sonucu değiştirmezdi. Hiçbir şey demeden dışarı çıktı. Kapının önüne oturdu. Yaşananları muhasebesini yapmak ağır geliyordu. Bu sırada Ceylan gelerek Nare'yi düştüğü durumdan geçici olarak kurtardı.
"Geldim ben gidebiliriz."
"Olur tabii, Sahra nasıldı?"
"İyi görünüyor. Tabii üzgün ama atlatır. O çok güçlü bir kadın"
Nare istemsizce Gediz'de bundan etkilendi diye düşündü. Ailesiz büyümüş ama okuyup mesleğini eline almış, hiç tanımadığı şehre gelip ağabeyinin intikamını almak için uğraşacak kadar cesur...
"Ceylan seninle konuşmak istediğim bir konu var."
"Nedir?"
"Sakin bir yere gidelim mi?"
"Olur tabii."
Nare arabayı deniz kenarında sessiz bir yere park etti.
"Ceylan, yaşadıklarımıza şahitsin. Zor günlerden geçiyoruz. Senin yardımına ihtiyacım var. Emin ol bunu istemekte benim için çok zor ama."
"Nedir?"
"Sen benim kaçırıldığımı ve Kahraman'ın buna yardım ettiğini biliyorsun. Sende oradaydın."
Ceylan sessizce onayladı.
"Şimdi Kahraman Sancar'ı hapse attırmakla tehdit ediyor. Senden isteğim şahitlik yapman yani Kahraman'ın beni kaçırdığına dair. Yani onu tehdit edebilmemiz için."
Nare hamile bir kadından böyle bir şeyi istemekte zorlanmıştı ama başka bir çözüm yolu gözükmüyordu. Ceylan ise ona yardım eden insanlara karşı kendini mahcup hissediyordu.
"Yaparım."
Sancar ve Gediz, Gediz'in mekanına gelmişti. Ne yapacaklarını konuşuyorlardı.
"Kahraman'da Güven'de sınırı iyice aştı. İnceldiği yerden kopsun."
"Ne düşünüyorsun?"
"Bunları finans desteği veren yeni ortakların Güven'in kumar Kahraman'ın da kanunsuz işlerinden haberi olsa fena mı olur?"
"Kahraman şirketi alacak ona koyar mı bu?"
"Bizim iş ortaklarımız sence Kahraman gibi bir adamla çalışır mı? Kısa zamanda paraları yiyip batıracak. Daha beter batacak Kahraman."
"Yani?"
"Güven de ortada kalacak. Gidip ikna ettiği adamlar hem hisseleri hem paraları alacak. Artık bu cezayı hak etti."
O sırada Sancar'ın telefonu çalar. Arayan Nare'dir. Ceylan'la olan konuşmasını olduğu gibi anlatır.
"Bir yol daha var. Kahraman'ı da aynı yerden vuracağız. Ben şunu arayayım yanına gidelim."
Gediz ve Sancar marinaya doğru yola çıktılar.
Sancar'ın sürgün ettiği Menekşe ve ailesi yolda durmuş ne yapacaklarını düşünüyordu. Ne ceplerinde para ne de bir yakınları vardı gidecekleri. Menekşe öfkeliydi. Yaşanan her şeyden Ceylan'ı sorumlu tutuyordu. Necdet ve Atike'nin boşluğundan yararlanıp yanlarından kaçtı. İntikamını mutlaka alacaktı.
Sahra odasında oturmuş yaşananları düşünüyordu. Bundan sonrası için kendine bir yol belirlemesi gerekecekti. Dün akşam Gediz'in bugünde Ceylan'ın söyledikleri öfkesini azaltıyordu ama gardını düşürmemeliydi. Bir kez daha hayal kırıklığına uğramaktan korkuyordu. Muğla'ya, Gediz'e ve ailesine alışmadan buradan gitmeliydi. O yalnız bir kadındı ve hep öyle olacaktı. Lavaboya gitmek için kalktığında yatağın kenarındaki cüzdan dikkatini çekti. İçine baktığında Ceylan'ın olduğunu fark etti. Haber vermek için Ceylan'ı aradı.
"Minnoş anne cüzdanın burada kalmış."
Nare tereddütlü bir sesle konuşmaya başladı.
"Sahra ben Nare, Ceylan biraz rahatsız da."
"Neyi var, daha biraz önce iyiydi."
"Ufak bir stres yaşadı da. Sancısı oldu. Konağa geldik. Dinleniyor."
"Tamam ben hemen geliyorum."
Sahra, Nare'nin cevabını beklemeden telefonu kapattı. Hızlıca çantasını alarak evden çıktı. Yarası onu zorluyordu ama Ceylan'ı mutlaka görmeliydi.
Sancar ve Gediz Kahraman'la konuşmak için marinaya gelmişti. Onları Güven ve Kahraman beraber karşıladı.
"Oo düşman sadıçlar hoşgeldiniz."
Sancar ve Gediz keyifliydi.
"Hoşbulduk Kahraman Boz"
"Ben sizden şirketinizi, dedelerinizin konağını alıyorum maşallah keyfiniz pek yerinde."
"Yerinde yerinde çok şükür, Sende hayrını göremeyeceksin ya içimiz rahat."
Kahraman ve Güven Sancar'ın söylediği cümleden sonra birbirlerine baktılar şaşkınlıkla. Gediz konuşmaya devam etti.
"Ya düşündük ki bizim içeride canımız sıkılır. Seni de yanımıza almaya karar verdik."
"O ne demek?"
"Şu demek, Sancar cinayetten, ben sahte çek kesmekten, sende adam kaçırmaya yardımdan bu akşam hapse gireceğiz."
Kahraman'ın duyduklarıyla yüzü bembeyaz oldu.
"Yapamazsınız bunu."
"Bal gibi de yaparız. Madem biz yandık sende yanacaksın."
"Bundan ne gibi bir çıkarınız olacak ki?"
"Eğer cesetten vazgeçersen bizde seni attırmayız. Gediz'in parasını geri verirsin. Bizde sana marinanı geri veririz. Ortada bir hesabımız kalmaz. Eğer içeri girersen baban ortada kalır kayıp kardeşini de bulamazsın. Sana gayet adil bir teklif sunuyoruz."
Dördü de birbirine bakıyordu. Kahraman hiç tahmin etmediği yerden yakalanmıştı yine.
Sahra konağa geldiğinde kapıda Nare'yle karşılaştı.
"Sahra hoş geldin."
"Selam, Ceylan nerede?"
"İçerideki odada, yolda sancılanınca oraya yatırdım. Konaktakilerde komşuya gitmişler bir ikimiz varız onunla."
"Anladım, ben gelmişken muayene de edeyim onu."
"Sende pek iyi gözükmüyorsun."
Sahra alnındaki teri sildi.
"Ben iyiyim sorun yok."
Nare başını salladı ve giriş kapısına doğru yöneldiklerinde bir çığlık koptu.
"İMDAT"
Sahra ve Nare içeri girdiklerinde korkunç bir manzarayla karşılaştılar. Menekşe ve Ceylan merdivenin hemen yanındaydı. Menekşe elindeki bıçağı Ceylan'ın boğazına dayamıştı.
"Menekşe sakın"
"Bak bir şey yaparsan ömür boyu hapis yatarsın."
"Umurumda olduğunu mu sanıyorsunuz. Ben her şeyimi kaybettim"
Nare ve Sahra bir yandan Menekşe'yi ikna etmeye çalışıyordu bir yandan da Ceylan'ı nasıl kurtaracaklarını düşünüyorlardı.
"Bak daha çok gençsin, unutur yeni bir hayata başlarsın."
"Ben bu konaktan atılacağım, çocuğum ölecek, bu kadın burada sefa mı sürecek? Asla izin vermem."
Menekşe'nin hareket etmesiyle Nare ve Sahra'da atıldılar ve dördü arasında korkunç bir yaşam savaş başladı.
Menekşe'nin kaçmasıyla panik olan Necdet ve Atike ise Muğla'ya geri dönüyordu. Bir yandan korksalar da sonunda Sancar'ı aramaya cesaret ettiler.
"Enişte?"
"Ne var Necdet?"
"Enişte, Menekşe kaçtı. Durduğumuz yerde bir anda ortalıktan kayboldu. Deli deli konuşuyordu."
"Yav sen ne diyorsun? Bir kıza sahip çıkamadın mı? Kapat, kapat"
Gediz merakla Sancar'ın konuşmasını dinliyordu.
"Menekşe kaçmış. Konağı aramam lazım."
Nare'nin telefonunu çevirdiğinde uzun bir çalıştan sonra açıldı telefon.
"Nare Menekşe kaçmış, oraya gelebilir. Dikkat edin."
"Sancar" Nare hıçkırarak ağlamaya başladı ve konuşmasına devam etti.
"Menekşe geldi buraya, Sahra, Ceylan, ben... Elinde bıçak vardı. Dördümüzdük sadece. Çok kötü şeyler oldu."
"Geldi mi? Ne bıçağı? Sahra niye oradaydı. Neler oldu?"
Sancar paniklemişti. Korkusu yüzünden belli oluyordu. Gediz'de Sahra'nın adı geçtiğinden beri neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Sancar ikisinin de duymaktan korktuğu cümleyi kurmak zorunda kaldı.
"Öldü mü?"

Kalbim Senin | SahgedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin