"Sen kimsin? Niye bu saatte odama geliyorsun, ah, dur- yoksa seni hancı mı gönderdi?"
"Ah, evet ben burda seninle kalacağım, yer yok ya hani, handa."
"Evet. İçeri gel."
Jungkook içeri girdiğinde Kim, yani zıpkıncı, kapıyı kapamış ve sürgüsünü itmişti. Eşyalarını bir kenara fırlatan Jungkook, bu fazla yakışıklı adamın önünde ne yapacağını, nasıl davranacağını pek seçememişti. Arkasını döndü ve duygusuz gözlerle ona bakan zıpkıncıyı fark etti. Kim, elini uzattı.
"Ben Kim, Kim Taehyung."
"Jeon Jungkook." Elini sıktı.
Tekrardan bu derin sesi duyduğunda duvara çarpmış gibi hissetti, büyük ihtimalle sonraki günlerde sesi kafasında yankılanıp duracaktı. Kendini toplamalıydı, kendine gel, Jungkook.
"Sen balina avı için mi burdasın?" O sırada üstünü çıkarmıştı.
Jungkook, hayır. Bakma.
Baktı. "E-evet. Elizabeth'le yarın yola çıkmayı planlıyorum." Siktir, afalladın şimdi, iyi mi oldu?
Taehyung kekelemesi üzerine ona yan bir bakış atmıştı. "Bende, geçen sene de Elizabeth'le gitmiştim."
Jungkook yutkundu, ve o da üstünü hızlıca çıkarıp yatağa doğru ilerledi. Büyük yatağa ikiside uzandığında Jungkook saçma bir hareket yapmamaya dikkat ediyordu. Bu herifin vücudu, sesi, el sıkışı ve bakışları, hatta şu an yanında nefes alması bile ona bir şeyler yapıyordu. Cidden kendini toplamalıydı, eğer toplamazsa ibne denilip, tekmelenip burdan uzaklaştırılırdı, kimse ona yaklaşmaz, hayalini gerçekleştirmesi için teknesine almazdı.
"Jeon?"
"Efendim?" Yanına doğru baktı, ve şimdi siyah saçları karışmış bir halde ona bakan zıpkıncıyı buldu.
"Sen asyalısın, değil mi?"
"Evet. Neden?"
"Niye olabilir sence?" Jungkook biraz mal kalmıştı.
"Haa, sen de asyalısın, değil mi?"
"Evet, evet." Bir nefes verdi.
"Kaç yaşındasın? Çok genç görünüyorsun."
"24, sen? Çok yaşlı görünmüyorsun."
Taehyung güldü. "26."
Jungkook hımladı, sonrasında arkasını döndü ve yorganı biraz daha üzerine çekti. Taehyung yanıbaşındaki mumu üfledi ve huzur verici bir karanlığa gömüldüler. Jungkook tam uyuyacakken üstüne bir bacak atılmıştı.
"Rahatsız olmazsın değil mi? Ancak böyle rahat uyuyorum."
Jungkook "Çek ayağını, arkadaş bile değiliz, Kim." demek istemiş olsa da, sadece onaylayan bir şekilde hımlamıştı. Böylece Taehyung ona kolunu da atıp bir süre sonra kısık bir şekilde horlamaya başlamıştı. Tenini teninin üzerinde hissetmesi biraz huylandırmıştı Jungkook'u, ama iyi bir anlamda. Yarın sabah yola çıktıklarında belki de teknede de aynı kabini paylaşacaklardı. Biraz öyle olmasını umuyordu, çünkü altı ay karaya geri dönmeyeceklerdi. Yastığın üzerinde kafasını rahat bir pozisyonda tutunca o da uykuya daldı.
Sabah olduğunda Jungkook gözlerini açtı, açmasıyla birlikte Kim'in yapılı göğüsüyle karşılaşmıştı. Gece artık ne kadar tepiştilerse, en sonda bu hâle gelmişlerdi. Jungkook'un bir bacağı Taehyung'unkilerin arasında, kolu belinde, onun kolu kafasındaydı. Gözleri de tam olarak ona bakıyordu.
Jungkook ani bir hareketle yataktan çıkmış, yere düşmüş sonrasında kalkıp tekrar Taehyung'a bakmıştı.
"Ne oldu, gece gece üşüyüp sırnaşmışız işte. Bunlara alışsan iyi olur, 6 ay aynı teknede olacağız."
Sakince kalkıp üstünü giyinmiş, sonra odanına yanındaki musluktan bir tasa su doldurup yüzünü yıkamıştı. Jungkook da giyindikten sonra ikisi de eşyalarını ve aletlerini almışlar, odadan çıkıp aşağı inmişlerdi. Kahvaltı olarak ekmek ve meze yemişler, biraz bira içmişlerdi. Bu sırada ikisi sadece birbirlerine bakmışlar fakat konuşmamışlardı. Taehyung kalkıp bara yönelmiş, hancıya günaydın dedikten sonra saati sormuştu. Sonra Jungkook'un yanına geldi ve ikisi de kapıya yöneldiler.
"Saat 6.12, buçuğa yakın tekneler kalkıyor olur, Elizabeth bu tarafta."
Limana vardıklarında soldan gitmişler ve eski, siyah badanası akmış olan fakat büyük bir teknenin önünde durmuşlardı. Başında büyük harflerle 'Elizabeth' yazıyordu. Tekneden onlardan biraz kısa olan ve yüzünde az çok sert bir ifadesi olan siyah saçlı bir dam inmişti ve Taehyung'a selam vermişti.
"Günaydın Taehyung, bu çocuk kim?"
"Jeon, Jeon Jungkook. Balina avına gitmek için çalışacağı bir tekne arıyor. Uygun mu?"
"Tabii. Geçen gece gelirken bir gerizekalıyı vurduk zaten, bir kişinin yeri eksik kalmıştı."
Jungkook yutkunmuş ve Taehyung'a yan bir bakış atmıştı.
Adam güldü. "Sadece şakalaşıyordum. Yardımın dokunacaksa, buyur. Tekneme hoşgeldin, bana Min diyebilirsin, Min Yoongi."
Arkadaşlar bu da böyle bir bölüm, umarım beğenmişsinizdir. Yorum yapıp fikirlerinizi de gösterirseniz sevinirim. Şimdi tekneye de geldiler, bakalım sornaki bölüm neler olacak :)
YOU ARE READING
Whaling ▪︎| taekook |
FanfictionBalina avlamak için yolculuğa çıkan genç denizci Jungkook, ünü yeteneğinden gelen zıpkıncı Taehyung'a rastlamıştır. - Moby Dick'ten esinlenildi. Göksütüm'e.