Uyuşuyor. Ellerim yavaşça uyuşuyor, önce parmak uçlarım sonra bütün elim. Acıyı hissediyorum. Hissetmek güzel. İnsanı dinç tutar. Ve acıda anlam bulmak... Son birkaç yılımın yaşam felsefesi. İçimdeki yaşam hissinin, yılbaşına yaklaşan her saniyede daha da ufaldığını hissediyorum.
Her zaman yaptığım gibi kendimi bir nevi canlandırmak için usulca eğilip yerdeki soğuk karı çıplak elime aldım. İyice sıktım. Vücut ısımla karın yenilip erimesini bekledim ama nafile. Şu an karın dünyasındayım. Onun sıcaklığındayım ve galip gelen o. Karın erimesi yerine benim elim donmuştu. Elimde bıraktığı uyuşukluk ve acı hissi beni sarstı. Kardan ve acıdan medet ummak yerine bu kadar düşünmemem gerekiyordu belki de.
Hızlı adımlarla otobüs durağına yürümeye başladım. Bu gece yılbaşı gecesiydi. İnsanlar için yılbaşı yeni bir umut demekti. Bu yüzden onları kandırmak kolaydı. Yarın gazetede çıkacak olan, yılbaşıyla ilgili, benim için yapmacıklıklarla dolu birkaç makalem, bu tür insanlar için ilgi kaynağı. Evet gazeteci olmak böyle özel günler için çok kolay. Yılbaşı hakkında birkaç bilgi, birkaç umut yüklü cümle, bir tutam da yorumla ta daa her şey hazır.
Benim içinse her yılbaşı bir umut kaybetmek demekti. Aynı zamanda bir kardelen, bir mum ve bir tepsi tarçınlı kurabiye kaybetmekti. Bunların hepsini tersine çevirecek insanıysa zaten çoktan kaybetmiştim. Ya da kaybetmemiştim. O hala benim kalbimdeydi. Sadece, sadece hayata birkaç yılcık (!) ödünç vermiştim.İnsanları izlemek güzeldi. Eskiyi hatırlatan her şey güzeldi. Eski yılbaşı gecelerim güzeldi. Dört yıl öncesine kadar bende de o yılbaşı ruhu vardı. Çünkü benimle yılbaşı ruhunu paylaşan bir kalp vardı. Aynı zamanda bu "dı"lı geçmiş zamandan nefret etmemi sağlayan biri. Niye geçmiş zaman ki adı? Belki geçmiş tekrar geleceğimiz olacak. Böyle umut dolu bir zaman eki yapılamaz mı?
Durağa gitmeden önce, kırmızı ve koyu yeşil yanıp sönen lambalarla süslü şirin bir dükkana girdim. Çok ilginç şeyler satılırdı burda. Hele de özel günlerde. Nedendir bilmem bu tür yerler bana huzur verir. Dükkana girmemle benimle birlikte bir adet rüzgar da içeri girdi ve hoş bir rüzgar çanının sesini serbest bıraktı. Loş sarı ışık, ilginç ürünler, küçük bir şömine, ahşap görünümlü duvar kağıdıyla kaplı küçük ama güzel bir dükkandı burası.
" Pınar, kızım hoşgeldin. Ben de nerde kaldı bu kız diyordum, her yılbaşı uğrarsın ya."
" Gelmez olur muyum Ali Amcam, bu sefer işten geç çıktım biraz. "
Evet. Karşınızda gördüğünüz içimi dökebildiğim, geçmişimi bilen tek insan ve bu şirin dükkanın sahibi Ali Amca. Yetmişli yaşların başında ama gözlerinde 5 yaşındaki çocuğun umudunu taşıyan mükemmel insan.
"Gel sana bu yıl yılbaşı için özel gelen mumları göstereyim kızım. Hiç vazgeçmeyeceksin değil mi, yine onu bekleyeceksin bu gece. Kerem oğlumu?"
Onun adını, bana yılbaşını ilk sevdirip sonra nefret ettiren insanın adını duyunca, yine acıyı hissettim. Anlam bulamadığım, yenik düştüğüm tek acı buydu, O.
"Merak etme Ali Amca, bu yılbaşı son direnişim. Solduracağım son kardelenim, erittiğim son mumum, çöpe giden son kurabiyem ve ufalayıp rüzgara serptiğim son umudum. "
"Ne demek istedin kızım anlamadım. Yaşlı bedenim o kadar edebi sözleri kaldıramıyor. Tek dileğim umarım bu sefer mutlu olursun."
"İnşallah Amca'm be inşallah. "
Gözlerinde gördüğüm endişe ve dudaklarına koyduğu zoraki tebessümü görmemek imkansızdı. Zaten benim için endişelenen tek insandı. Biliyorum endişeleniyordu ama başka çarem yoktu artık.
'Bu yılbaşı gecesi de gelmezsen sevgilim, seni aramak için dünyayı terk edip, Mahşer Meydanı'nda ruhunu arayacağım. '
Ali Amca önde ben arkasında, dükkanın en kuytu köşesinde benim için sakladığı mumların yanına gittik. En üstteki tozlu raftan, kırmızı kadife kumaşla kaplı kutuyu indirdi. Kutuyu elime alıp açtım. Yeni şekillerdeki mumlara bakmadan direkt benim klasik mumumu elime aldım. Ali Amca bununla beraber iç çekti ve yavaşça kafa salladı. Kadife kutuyu yerine koydu. Her yıl yaptığımız ve her defasında benim kazandığım para ödeme kısmını yine bir galibiyetle sonlandırdım. Ali Amca'yla vedalaşıp dükkandan çıktım. Kapıyı açmamla, bu sefer rüzgar çanının sesi bana merhaba demek yerine uğurlamıştı.
Beş dakikalık kısa bir yürüyüş sonunda durağa vardım. Durak insan doluydu. Çoğu telefonda birileriyle konuşuyordu. Kimi akşamki yemek ziyafetini, kimi gece yapılacak partiyi, kimi çocuklarına aldığı hediyeyi... Elimde mumun olduğu poşeti tutmaktan, eldivenim olmadığı için sağ elim uyuşmaya başlamıştı. Kısa süre içinde otobüs geldi. Elim uyuştuğu için akbili basarken az kalsın yere düşürüyordum. Arkamda akbilden gelen 'dıt'lı sesi bırakarak, tıklım tıklım olan otobüste kendime en arka köşede bir yer kestirerek, hızlı adımlarla ilerledim.
***
Eve geldiğimde saat zaten dokuz buçuktu. Elimdeki mumu cam kenarına koydum. Üstümdeki kıyafetlerden kurtuldum. Hemen mutfağa gidip tarçınlı kurabiye yapmaya başladım.
Kurabiyemi fırına vermemle işim bitti sayılırdı. Ama, herkesin yılbaşında bir isteği olmalı değil mi? Benim de vardı işte.
Odama gidip, tek kalmama rağmen yatağımın altına sakladığım defterimi çıkardım. O, yani Kerem gittiğinden beri sadece üç kere yazdığım bir defter. Üç yılda üç kere. Bu gece bir yıl daha tamamlanıyordu. Dörtte dört olucaktı işte o yazılar. Her yıl unutmamak için sürekli aynı şeyleri yazardım. Hoş zaten istesem de unutamam. Ama bu acıyla beraber eski anılarımı da canlandırıyor gözümde. Onu tekrar yaşıyorum. Tekrar gözyaşlarıyla aynı duayı ediyorum.'N'olur bu yılbaşı gecesi gelsin, lütfen."
Sesimi duyurmak için fısıltıyla bağırırdım. İlginç bir cümle, içinde herkesin anlayamayacağı bir hüzün saklayan. Yenik düştüğüm o acıdan çıkmazdı sesim. Anca fısıldardım. Ama fısıldarken de bağırmaya çalışırdım. Hala dünyada bir yerlerdeyse beni duysun, sözünü tutsun, gelsin diye. Eğer bu yılbaşı da gelmezse, ben de giderim. Onun kadar güçlü değilim. En fazla dört yıl dayanabilirim. Yılbaşına beş kala elimdeki son umudu da ufalayıp rüzgara katarım. Dudaklarımda hafif bir tebessümle son nefesimi ölüme katarım.
Elime mavi bir tükenmez kalem aldım. Saat 22:15.
Kalbimin harflere, harflerin kelimelere, kelimelerin cümlelere, cümlelerin bizim hüzünlü yılbaşı hikayemize dönüşme vakti.
![](https://img.wattpad.com/cover/254149008-288-k165036.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yılbaşına Beş Kala
Short Story'TAMAMLANDI' . Umutlar tamamen rüzgara karıştı, bütün mumlar eridi, kardelenler soldu, tarçın kokan kurabiyeler çöpe atıldı. Ve ağaç görevini yaptı, sayfalara dönüşüp harflere yer verdi, insanlarsa yazarak acılarını hafifletti... ...