x.(final)

388 42 35
                                    

donghyuck
mark,
yıldızları görmek istiyorum.
buraya gel.

mark
saat gece dört donghyuck.
çok önemli bir şey mi oldu?

donghyuck
yıldızları görmek istiyorum.

mark
donghyuck ne dediğini anlayamıyorum.
doktorları çağırmamı ister misin?

donghyuck
hayır mark sen gel.
lütfen sen gel.
iyi değilim,
sana ihtiyacım var.

mark
birlikte uyumak içinse yarın akşamdan gelirim yanına.
hem daha fazla vakit geçirmiş oluruz.

donghyuck
mark yarın yok.
buraya gel.

mark
donghyuck ne diyorsun.
ne demek yarın yok?

donghyuck
gel mark,
iyi değilim.
bitiyor.
herşey.
ölüyorum.
son isteğim seninle yıldızları görmek.

mark
geliyorum donghyuck
biraz sonra oradayım
sadece on dakika tamam mı?
senin yanına geliyorum.

mark hızla yatağından kalkıp yanındaki minik masanın üzerinden araba anahtarını aldı.donghyuck bazen sadece onunla birlikte vakit geçirmek için böyle yalanlar söylerdi,bu sefer çok ciddiymiş gibi duruyordu ancak mark ne olursa olsun umutluydu,altı aydır düzgün vakit geçirememişti onunla,belki bu sefer onu daha fazla özlemişti?

evin önüne park ettiği arabasına bindi.gözlerinden akan gözyaşlarını ancak yolu buğulu görünce farkedebilmişti.bir an kendini suçladı.bugün donghyuck'un yanında kalmalıydı.zaten doktorlar ona durumunu söylemişti,özellikle vücudunun artık hiçbir tedaviyi kabul etmediği,çünkü ne psikolojik ne de fiziksel olarak donghyuck'un artık buna dayanamadığını,güçsüz kaldığını söylemişti.o ise dinlememiş,kalmamıştı yanında.

gecenin bu saatinde etrafta kimse olmadığından,yollarda daha kolay ve hızla gidebiliyordu.sürebildiği kadar hızlı sürdü mark,yiyeceği cezalar umrunda değildi,eğer vaktinde gidemezse,donghyuck'u kaybedecekti çünkü.

hastane görüş alanına girince dahada şiddetlenen ağlamasını durdurmaya çalıştı.donghyuck onu böyle görmemeliydi,son kezse hele,hiç.

hızla 6 aydır neredeyse her gün geldiği bilindik kata çıktı,tabii donghyuck bunu bilmiyordu,çünkü o kapının önünde saatlerce bir umut çıkar diye donghyuck'u bekler,kilitli kapıya bakar giderdi her gün,şimdi kapının önünde kalabalık olmadığına göre buraya gelen ilk kişiydi,daha doktorların bile haberi yoktu anlaşılan.üstelik kapı kilitli olurdu sürekli ama bu sefer değildi,açar açmazda yerde pencereye emekleyen donghyuck'u görmüştü zaten.

"donghyuck,donghyuck lütfen dur,kolunda serum var!"

bir çekişte kolundaki serumu çıkarıp devam etti donghyuck,ikiside yıllardır ağlamıyormuşcasına ağlıyordu,mark ona yaklaşıp sıkıca sardı onu.

"ben buradayım donghyuck.geldim,bak,bana bak.herşey iyi olacak."

"yıldızları görmek istiyorum mark,lütfen,son kez."

bu sözlerin son sözlerinden biri olduğunu hisseden mark,son kez onun istediğini yapmak için,kucağına aldı onu,odadan koşarak çıkarken arkasından seslenen doktorlara bakmadan merdivenlerden hızla indi,hayır donghyuck yıldızlara bakacaktı,eğer istediği buysa,bunu yapmadan ölmeyecekti.

bahçeye çıkınca yüzlerine vuran soğuk hava ile cekedini donghyuck'un üstüne attı mark.bahçedekiler bu aniden gelen hareketlenme yüzünden şaşırmış olmalıydı,ne garip,mark'a ise bahçe boşmuş gibi gelmişti.

onlara en yakın banka oturttu donghyuck'u,düzgün nefes alamadığını farkedince sıkıca elini tuttu.onlar oturunca yanlarına gelen gri kedinin onun sevdiği kedi olduğunu düşünerek ikisinin ortasına aldı.cekedini düzelterek hem onun,hem kedinin üşümesini engellemeye çalıştı.

"bak donghyuck,yıldızlar."

tepelerinde dizili yıldızlara bakmasını sağladı donghyuck'un.yanındaki minik beden tepesindeki yıldızları görünce yavaşça gülümsedi,sağ gözünden bir damla yaş süzüldü.

"çok güzeller mark,peki istersem onların yanına gidebilir miyim?"

donghyuck'un ona gözlerinin parlayarak bakması,ve bunun basitçe onu kaybetmesi anlamına gelmesi ile mark şiddetlenen ağlamasını durdurmaya çalışarak cevap verdi.

"gidebilirsin donghyuck."

şirin minik sesler ile,mark'ın omzuna kafasını yasladı donghyuck.bir yandan elinin altındaki kediyi seviyor,bir yandan yıldızları izliyordu.

"şansım olsaydı seninle birlikte gitmek isterdim."

"şansım olsaydı bende seninle birlikte gelmek isterdim."

birbirlerine bakarak gülümsediler,ikiside bunun son kez olduğunu iliklerine kadar hissediyordu hemde.yeniden bakmaya devam ettiler daha sonra gökyüzüne,donghyuck hafifçe öksürürken,mark sol gözünden akan durmak bilmeyen yaşları sildi.

donghyuck,minik öksürükleri ile uğraşmayı bırakarak geri gökyüzüne baktı.nefes alışları düzensizleşirken,ağzında hissetiği sıcak sıvı ile mark'a baktı.mark'ın sevdiği beyaz gömleklerinden birine zarar vermemek için gelen kanı ağzında tutmaya çalışsada,burnundan daha fazla nefes alamayınca bırakmak zorunda kalmıştı.

derin bir nefes aldı,elinin altındaki kediyi sevdi,mark'a baktı.yıldızları son kere gördü.daha sonra ise tekrar gökyüzüne bakan sevgilisine baktı.

"seni çok seviyorum sevgilim."

yavaşça fısıldadı donghyuck.mark onu böyle görmesini istemediği için bende seni diye cevap verirken gözyaşlarını sildi kaçamak bir hareketi ile.

"bende seni çok seviyorum donghyuck."

dönüp sevgilisine baktı.gömleğinin kolunu neredeyse boydan boya boyayan kırmızı sıvıyı gördü,donghyuck'u uzun süre sonra bu kadar huzurlu ve mutlu görüyordu sanki.

bağırıp çağırmadı gördüğü bu görüntü karşısında.sadece donghyuck'a daha da sıkı sarıldı üşümesini engellemek için.gökyüzüne baktı,çünkü biliyordu,donghyuck artık oradaydı.

ilk önce minik burnuna küçük bir öpücük kondurdu,açık kahverengi saçlarını karıştırdı sonra.

"griye boyayamadın ama,sana söz veriyorum,isterse yetiştirmek 400 yıl alsın,ister imkansız olsun,mezarını gri çiçekler ile süsleyeceğim."

gökyüzüne tekrar baktı mark.uzunca ve sanki her detayını ezberleyerek.ve o kadar emindiki,o gece orada,gökyüzünde, donghyuck'u gördü.

"seni çok seviyorum minik yıldızım."

mark lee artık gururlu bir sevgiliydi.sonuç olarak,dünyadaki herkesin sevgilisi parıl parıl parlayan bir yıldız olamazdı.

🗝

İYİ KARAKTERLERİN KÖTÜ SONLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin