güneşcim ışınlarını gözüme gözüme sokmasan ne güzel olurdu dimi. Bir pazartesi sabahı daha ve yetmezmiş gibi sınav stresiyle dolu bir yıla uyandım. ve işte günlerimin en güzel bölümü yemek, sabah kahvaltısı :D ama her güzel şeyin bir sonu vardır malesef ki.
bu arada ben Güneş Gürsoy. Lise son sınıfım, 18 yaşımda, kumral saçlı ve mavi gözlüyüm. Ahmet Gürsoy kolejine burslu olarak gidiyorum (yani ineğim :D) fakat okulla soyadımızın aynı olduğuna bakmayın o adamın kim olduğu hakkında en ufak bir fikrim bile yok...
servisim geldiğinde hemen binip yerime yerleştim. Okula geldiğimizde herkesin garip bakışları altında kalmak beni biraz ürkütmüştü. Acaba yüzümde devasa büyüklükte bir sivilcemi vardı...
telefonumun siyah ekranına baktığımda yüzümde birşey olmadığını anlamıştım. İyide bunlar niye bana baktılar ki öyle. Neyse hızlı hızlı yürüyüp sınıfıma girdim ve en sevmediğim derslerden biri olan EDEBİYAT dersine girdim :( ıyh meymenetsiz hoca...
5. derste müdür Bey beni çağırdı. Kapısının önüne geldiğimde bir inek davranışı olarak kendime çeki düzen verip kapıyı tıklattım müdür bey ''Giir !'' diyince girdim ve gösterdiği koltuğa oturdum.
''beni çağırmışsınız müdür Bey?''
''evet kızım seninle konuşmamız gereken önemli bir konu var.''
hıı...kızım mı? what dedin gülüm...?. Evet ciddi oluyorum ve oldum. asdfghjkllşi olamıyorum.Müdür Bey bak kızım dedikten sonrasını dinlemedim taa ki 'bu okul artık sana ait' diyene kadar. Zaten sonrasını hatırlamıyorum sadece karanlık...