Görev I

910 45 14
                                    

Kalabalığın içinde yalnızlığa sürüklendiğim, eğitim verilen bu yerde sürekli olarak cehaletle karşı karşı kaldığım bir günün ortalarıydı yine. Gün bitecekti ama bitmiyordu bir türlü. Ufak da olsa içimi kıpraştıran bir şey vardı çünkü, defterime tek bir görev dahi yazmamıştım henüz. Artık aceleciyim. Genç olmak demek, ortalama bir hayatla kıyaslarsak kısa; ancak içinde bulunduğunuzda haylice uzun geçen, ileriye dair şüphelerinizin her geçen gün katbekat arttığı buluğ çağında süzülmek demek.

Eve gitmemle defteri kapıp yatağa serilmem bir oldu. Yıllardır okuldan eve girişimde beni selamlayan bir yemek kokusu yok. Zili çalıp kapıda anneciği beklemek de yok. Çantamda kaybolan rahatsız bir anahtar var. Ne hikmetse çantamın fermuarını açıp çılgınlarcasına anahtarı aramama ramak kala tam gaz gelen bir çişim var.

Ev boştu. Defteri açar açmaz yazdım:

"GÖREV 1: Onunla muhabbet kur. Maksimum süre: 1 gün."

Peki, dedim kendi kendime koyduğum kurala. Siyah beyaz bir hayatı renklendirmek için çok çabalıyordum. Ama kalemtraş bulunmayan dağınık bir odada boya kalemlerimin ucu kırık gibiydi, ya da o kadar çok siyah varki hiçbir kalem renk vermiyor.

Bu defter mevzusundan önce de çabalamıştım çok kez. Bir şeyleri ne zaman çok elde etmeye çalışsam ihmal ettiğim şeyleri kaybediyordum, gerçekten. O yüzden artık aceleciyim. Bir şeyin olması gerekiyorsa, hemen olmalı.

Ertesi gün onunla konuştum. Aynı sınıftaydık ama ilk kez ona bir soru yönelttim ve konuştum. Liseye başladığımdan beri uzaktan seviyordum onu, iki senedir.

"Çağan, n'aber?" dedim, ciddi görünerek.

İki kaşını kaldırdı (en sevdiğim), dudaklarını içeri kıvırdı. İfadesi yüzde yetmiş oranında filan bir gülümsemeydi.

"İyiii. Sen?"

"Sağol." dedim. Sırasının çaprazında otururken hızlıca kalktım ve kendi sırama geçtim. Kısacık bir andı, kısacık ama ne kadar iyi hissettirmişti şaşkındım kendi içimde. İki sene, O da ben de oyalanmışız haybeye; bu kadar basitmiş. Basbayağı bir günümün manşetiydi bu, olmayadabilirdi. İlgili görünüyordu üstelik. Sevmeye başlamıştım bu defter işini.

Eve dönüşümün ardından sigaramı yakıp biraz kitap okuduktan sonra, aynanın karşısına geçtim ve pür dikkat inceledim kendimi. Uzun zamandır yapmamıştım bunu. Besbelli yarın Çağan'ın dikkatini hiç'ten birazcık daha fazla çekecektim. Aslında "hiç'ten birazcık daha fazla" ile kalmasını istemiyordum, kendimi bir radde daha zorlayacak bir görev yazacaktım. Karşılaşabileceğim her türlü tepkiyi göze almıştım, çoktan. Mutluluğun asıl anahtarının insanlara teklif ettiklerinize verdikleri ret cevaplarına gururunuzun incinmemesi olduğuna inanırım. İnsan gururunu düşünerek çok şey kaçırır, hem de çok. Zordur ama "O kimki beni incitecek?" diye böyle aniden yankılanan iç ses yeterli olmuştur benim için bu zamana değin. İşte o ses herkeste yankılanıyor mu, bilmiyorum. 

 

-

 

GÖREV 2: ... (Sonraki bölüm)

 

DefterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin