*1 saat sonra*
Üzerime rahat edebileceğim bir kıyafet giydim. (Kıyafet için --> https://hips.hearstapps.com/hmg-prod.s3.amazonaws.com/images/scarlett-johansson-black-widow-1561650986.jpg?crop=1xw:0.645xh;center,top&resize=980:*). Aynada kendime baktıktan sonra önümdeki fermuarı boğazıma kadar çektim ve saçlarımı yukardan topladım. Bir tane maske aldım ve yüzüme taktım. Tam çıkacakken cübbemi almayı unuttuğumu hatırladım ve hemen dolaptan cübbemi alıp giydim. Çıkarken asamı aldım ve odadan çıktım. Merdivenlerden inerken cübbeme bastım ve askalsın düşüyordum. Salonda beni bekleyen Draco beni görmüş olmalı ki gülmeye başlamıştı. Ona dik dik bakarak merdivenlerden indim. Etrafa baktığımda kimse yoktu. "Draco diğerleri nerde?". Draco pis pis sırıtarak "kimse yok tekiz" dedi ve göz kırptı. Artık ondan hoşlanan tek bir hücrem yoktu. Yaptığı bu şey hoşuma gitmemişti bu yüzden yüzümü ekşitmiştim. Draco bunu fark edince yüzündeki gülümsemesi kaybolmuştu ve hemen kafasını yana çevirdi. Draco "Gittiler. Görev yerini biliyorum takip et beni" dedi soğuk bir ses tonuyla. Draco harakete geçti bende hemen onun arkasından ilerlemeye başladım. Kapıdan çıktı ve yürümeye başladı. Arkasından seslendim "neden cisimlenmiyoruz?". Draco alaycı bi gülüşle "akıllı biri olduğunu sanırdım". Bu söze sinirlenmiştim "her şeyi bilmek zorunda değilim". Draco alaycı bi şekilde sırıttı sonra yüzünü eskisi gibi ciddileştirdi. Hala soruma cevap alamamıştım. Draconun arkasından yürüyordum, pardon koşuyordum. Çok hızlı yürüyordu. Ona yetişmeye çalıştıkca o daha da hızlanıyordu. Öflemeye başlamıştım ki Draco bir anda durdu. O durunca ona çarptım. "Ne oldu Draco?". Draco "öflemeyi keser misin ve daha hızlı yürü seni bekleyemem". Bir an geldiğimiz sanmıştım. "Ya Draco gideceğimiz yeri söylede cisimleneyim. Eğer yürümek istiyorsan kendin yürü!". Bu sözümle Draco gene durmuştu. "Bari görevi söyle!". Draco bir anda arkasını döndü ama yüzüme bakmıyordu. Yere bakıyordu. Draco titrek bir sesle "geldik". Sesi cidden titriyordu. "Draco iyi misin?". Draco bir anda iki omzumuda tuttu ve beni sallamaya başladı. Ardından kafasını kaldırdı ve yüzüme baktı. Ağlıyordu. Ne olduğunu anlayamamıştım. Draco "neden bişey yapmadın?". "Neyden bahsettiğini anlamıyorum Draco". Draco "Sana notu verdim!. Neden hala bana böyle davranıyorsun hala?". Draconun kollarını omzumdan çektim ve konuşmaya başladım. "Draco bak ben notu okuyamadım". Draco korkmuş bir ifadeyle bakıyordu. Konuşmaya devam ettim. "Pansy aldı ve yaktı".
*10 dakika sonra*
İkimizde bir taşa oturmuş yere bakıyorduk. O anlattıklarından sonra ne diyeceğimi bilmiyordum. Kendimi kötü hissediyordum. Draco'ya baktım ve "emin misin peki?" dedim. Draco "evet eminiz". Eminiz dediği için canım çok acımıştı. Draco ağzını yeniden açtı ve cidden "sarhoştum ve bir şey bilmiyorum". Ona inanmak istemiyordum. Hızla ayağa kalktım ve "hadi göreve gidelim" dedim. Draco da ayağa kalkınca yer sallanmaya başladı sonrada büyük bir patlama. Draco korku içinde sesin geldiği yere baktı " Lanet olsun geç kaldık". Draco beni kolumdan tuttu ve ormanın içerisinde beni sürüklemeye başladı. Arkamıza dönüp baktığımda patlamanın dumanları buraya doğru geliyordu. Bir zaman sonra Malfoy malikanesine geri dönmüş olduk ama Draco içeri girmedi. Koşmaya devam ediyorduk. Elimden tutuyordu ve patlamanın dumanları hala arkamızdaydı. Git gide dumanlar yaklaşıyordu. Ardından büyük bir ses. Malfoy malikanesinin dumanların içinde kalışı ve parçalanışı. Draco cebinden bir iksir çıkardı ve kafasına dikti sonrada bana uzattı. İksiri aldım ve içtim. Vücümdumda elektriklenme hissediyordum. Sanki bütün yorgunluğum gidiyormuş gibi. Kendimi daha enerjik hissediyordum artık.
*15 dakika sonra*
İksirde son bir yudum kalmıştı. Draco iksiri bana uzattı ve ben alınca beni ileriye doğru ittirdi. Draco dumanlar içinde kalırken ben ağlayarak bağırıyordum. Dumanlar bana yaklaşıyordu. Koşmuyordum. Kaderimi kabullenmiştim ve duruyordum. Ayakta duruyordum. O anda herşey geriye sarılsın istedim. Görevi tamamlamak istedim. Draco'yu geri istedim. Ağlamayı kesmiştim sadece ölü gibi ayakta duruyordum. Dumanlar yavaşça etrafımı sarmaya başlayınca vücudumda kesikler hissetmeye başladım. Birisi derimi yüzüyor gibiydi. Çok acıtıyordu. Bağırmıyordum. Ağlamıyordum sadece duruyordum. Canımın yanmasına rağmen yürümeye çalıştım. Vücudumu haraket ettirdikçe acı daha da artıyordu. Draco'ya gidiyordum. Ne kadar sarhoşken Pansye çıkma teklifi etmiş olsada. Her ne kadar aileleri onları evlendirmek için birbirleriyle anlaşmış olsalarda onu çok seviyordum. Canım ne kadar yansada ona ulaşmak için adım atmaya devam ettim. Durmadım. Yürümeye devam ettim. En sonunda Draco'yu gördüm. Hemen önümde yatıyordu. Zorlukla elimi asama attım. Draco'ya hafifletme büyüsü yaptım. Draco'nun kolunun altına girdim ve Hogwartsa doğru ilerlemeye çalıştım. Sonra aklıma kalan iksir geldi. İksiri içtim ve yürümeye devam ettim.
*5 dakika sonra*
Hogwartssın girişine gelmiştik ki ağzımdan kanlar gelmeye başladı. Hogwarts kendini korumak için bir kalkan oluşturmuştu. Bizi gören Profesör Snape hemen gelip Draco'yu aldı. Kalkanın içine götürdükten sonra benim için gelmişti ki ben yere yığılmıştım. Gözlerim açıktı ve bilincim yerindeydi. Ama haraket edemiyordum. Draco kalkanın içine girince gözlerini açmıştı ama o da benim gibi haraket edemiyordu. Her yerim kanıyordu. Çizikler içindeydim. Asıl ilginç olay Dracoda bir çizik bile yoktu. Profesör beni yerden kaldırdı kalkanın içine sürüklerlen arkamda kan izleri bırakıyordum. Vücudum felç olmuş gibiydi. Bilincimi hiç kaybetmedim. Beni ameliyata aldılar vücudumu incelediler bi yol aradılar ama yinede vücumu haraket ettiremediler.
*6 ay sonra*
Draco yine beni izliyordu. Yanın Pansy vardı. Pansy gitsede Draco yeniden saçlarımı okşasa diye hayaller kuruyordum. Evet Draco felç kalmamıştı. Bense vücudumda kapanmayan derin yaralarla tekerlekli sandalyede oturuyordum. Sadece göz kaslarım sağlam kalmıştı. Pansy ayağa kalktı ve bana doğru geldi. Kafamı öbür tarafa çevirdi ve Draco'nun yanına geri gitti. Gözlerimden akan yaşları tutamayacak kadar aciz durumdaydım. Oliver ağladığımı görünce hemen yanıma geldi ve beni odama çıkardı. Beni sandalyemden kaldırıp yatağa yatırdı. Yanıma oturdu ve saçlarımı okşamaya başladı. Oliver ağlayarak "(İsmin) ben cidden üzgünüm". Bana sarıldı ve gömleğinin kolunu sıyırdı. Oliver "bak bende artık bi ölüm yiyenim...Sen iyileşince birlikte görevler yapacağız daha". Ağlayarak bana sarıldı. Benim için Ölüm yiyen dövmesi yaptırmıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Büyü
Fanfictionaşkları yüzünden başlayan karanlık 3 kuzeni bir maceraya sürükler