Beyaz karoların üzerindeki siyah saç tutamlarımı Seonghwa hyung süpürüyorken hipnoz olmuş gibi onu izliyordum. Saçları en sonunda poşete doldurup çöpe attığında gözlerimi ondan çekerek karşımdaki aynadan kendime baktım.
Saçlarımı kestirmiştim.
Aylardır uzatmak için çok uğraştığım ve her türlü bakımı yaptığım saçlarımı kestirmiştim ve bunun nedeni San'ın söylediği cümleydi.
Saçlarımı bile benden çok seviyorsun.
Ayrıldığımız gün, tartışırken böyle söylemişti. Benden ayrıldığı günün üzerinden üç gün geçmişti ve üç gündür bu cümlesi aklımdan çıkmıyordu. Nasıl olur da böyle düşünürdü, aklım almıyordu. Onu çok seviyordum ve sevgimi ona hissettirememiş olmanın pişmanlığını yaşıyordum.
"Wooyoung, saçına başka bir şey yapacak mısın? Boyamayı düşünüyor musun?" Seonghwa hyungun sesiyle aynadaki görüntümden bakışlarımı çektim ve sandalyemi ona çevirdim.
"Hayır hyung, başka bir şey istemiyorum. Teşekkür ederim." diyerek gülümsediğimde elindeki havluyla kafama vurdu. "Dur daha işim bitmedi, saçını kurutacağız daha." kurutma makinesini fişe takmasının ardından eline taraklardan birini alarak arkama geçtiğinde ben de sandalyemi düzelttim ve masaya geri döndüm.
Aynadan Seonghwa hyungun hareketlerini izlerken aklımda San vardı. Üç gündür her ne kadar onunla konuşmak istesem de bir türlü arayamamıştım. Hoş arasam da telefonumu açacak mıydı, orası meçhuldu.
Okula gidip onu görmek istesem de onun karşına çıkıp onu rahatsız etmek istemiyordum, en azından bir süreliğine. Bu yüzden o günden beri okula gitmemiş, evde vakit geçirmiştim. Yunho neden gelmediğimi, San'ın da kötü gözüktüğünü ve kavga edip etmediğimizi sorduğunda ona kısaca olanları anlatmıştım. Okulu bırakıp yanıma gelmek istemişti fakat yalnız kalmaması gereken ben değildim, San'dı.Choi San'ın yalnız kalmamaya benden daha çok ihtiyacı vardı.
Ben San'ı düşünürken Seonghwa hyung çabucak saçımı kurutmuş ve şekil vermişti. Boynuma astığı ve birkaç saç tutamının üzerinde olduğu yeleği çıkarıp yanımdan ayrıldığında ben, aynadaki görüntüme bakıyordum.
Yeni Wooyoung'a alışmak zor olacaktı.
Oturduğum sandalyeden kalkarak Seonghwa hyungun yanına ilerledim. Her ne kadar bana ödeme yapmamı istemediğini söylese de onu dinleyecek değildim. Öğlenden beri benimle uğraşıyordu ve onun arkadaşı olsam bile, buraya müşteri olarak gelmiştim.
"Wooyoung, sana ödeme almayacağımı söylemiştim." Elindeki telefonu masaya bırakarak kaşlarını çatmış bir şekilde bana bakıyordu. Seonghwa hyung kızınca çok korkutucu oluyordu ama ona diklenmeyi seviyordum, korkutucu olsa bile geri adım atacak değildim.