''Kalk lan artık.''
Sehun homurdanarak omzumu dürttüğünde dakikalardır izlediğim beyaz parkeden gözlerimi ayırıp ona baktım. Muhtemelen son on beş dakikadır düzenli olarak tekrar ettiğim şeyi yine söylemiştim.
''Kaybettik.''
Çünkü kaybetmiştik, bayağı güzel kaybetmiştik. Park Chanyeol ve takımı tam olarak üzerimizden geçmişlerdi. Bunu hiç mecazi olarak söylemiyorum çünkü Kyungsoo maçın son dakikalarında hanginiz sırtıma bastınız lan diye sahanın ortasında ciyaklayarak ağlıyordu, o an kaybettiğimizi anlamamış olsaydım gerçekten ben de yerlere yatarak gülerdim buna. Yani Sehun'un yaptığı gibi. Sehun ve Kyungsoo'yu o an nasıl pataklamadım bilmiyorum, takımın geriye kalanından bahsetmeyeceğim bile. Bugün maçtan çok, sinirlenmek beni yormuş olabilirdi.
"Şu siki bi' tutamadık ya." dedim bıkkınlıkla.
Kyungsoo yarım ağız gülerken, "Sik mi kaldı İlhami Abi?" demişti. Somurtmayı bırakıp üçümüz de güldüğümüzde artık gitmeye hazırlanıyorduk. Biraz daha kalırsak bazılarının aklında 'üç erkek birlikte spor salonunda ne yapar' başlıklı küçük meraklar oluşabilirdi. Gerçi, bu Sehun'un bayağı hoşuna giderdi orası ayrı.
''İki kız tavlarım diye gelmiştim şuraya, yavşak Kim Jongin yüzünden o da olmuyor.''
''Nasıl tavlayacaktın acaba, düdük? Kendini 'canım ben de Amerikan futbolu oynuyorum işte ya' derken hiç görmedin galiba, kusasım geliyor diyorum inanmıyorsun.'' Kyungsoo'nun söylediği şeye kahkaha atarken, ''On dokuz yıllık hayatında söylediğin en doğru şey bu galiba Kyungsoo.'' demiştim. Bu sefer gülen Sehun olmuştu çünkü iki saniye önce sarı saçlarını savurarak 'beni yıkamazsınız' bakışları atıyordu.
Soyunma odasından çıktığımızda karşılaştığım manzarayla birazcık şaşırdığımı söylesem yalan olmazdı çünkü neredeyse sadece Park Chanyeol ve takımı kalmıştı, taraftarları çoktan dağılmıştı. Çok da uzağımızda olmayan banka oturmuş, gülüşüyorlardı. Birkaçının gözü bize dönse de umursamadım. Şanslıydım ki, Chanyeol telefonla konuşuyordu. Sinirimi bozamaz demek oluyordu bu, en azından bu akşamlık.
''Şunları bi' gün yumruklamadan ölmek istemiyorum ya, tiplere bak.'' Sehun'a bakmasam bile direkt olarak Jongin'e öldürücü bakışlar attığına emindim, üniversite birinci sınıfta hoşlandığı kızla çıkmaya başladığından beri onu boğmak istiyordu. Bu konuyu daha sonra anlatacağım. Ek olarak, bu Jongin'in Sehun'un elinden aldığı ilk kız da değildi. ''Maç biteli üç saat oldu, keyfimizi kaçırmak için oraya tünemedilerse ben de hiçbir şey bilmiyorum anasını satayım.'' Gerçekten de, yapmayacakları şey değildi.
''Çabuk tüyelim şurdan ya, karnım gurulduyor zaten.'' Kyungsoo kaşlarını çatarak söyledi. ''Açken sinirli ve sinirli olurum.''
''Karşıdaki hamburgerciye gidelim,'' dedi Sehun. ''Sonra Kyungsoo sırtımı çiğnesin. Bu akşamın planı budur.''
''Her geceki planımız bu değil mi zaten?'' Gözlerimi devirerek söylediğimde Sehun hemen karşı çıkmıştı. ''Hayır, bugün bi' farklılık var çiçeğim. Sen olanları ağlayarak Hello Kitty'li günlüğüne yazacaksın mesela.''
''Öldüreceğim sizi ya, öldüreceğim gerçekten. Susun artık.'' Çatık kaşlarımla onlara bakıyordum ama durmak bilmiyorlardı. Yavaşça yürüyorduk, hava çoktan kararmıştı.
''Adam kazandı.''
''Byun!''
Duyduğum sesle olduğum yere çakılırken, ''Al işte.'' dedim. ''Kurtulacağımı düşünende hata.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
play with me // chanbaek
Fanfic"iddiaya var mısın, byun baekhyun?" chanbaek & lmr era