Juksa'da Buluşma

78 1 4
                                    

Havada korku, pislik,kan ve küf kokusu vardı. Eğer dışardan geliyor olsaydınız şehre girdiğinizde kokulara alışmadan önce mideniz bulanır ve burnunuz kanardı. Bu Juksa'nın her zamanki olağan kokusuydu. Juksa günahlar şehri. Hertürlü pisliği içinde barındıran esrarengiz ve iğrenç bir kent. İnsan tacirleri, süikastçılar, fuhuşçular, uyuşturucu satıcıları, kumarbazlar, kaçaklar, haramiler  ve daha nicesi. Şehir küçüktü aslında. Küçük ve düzensiz. Juksa'nın tam ortasında bir han  vardı. İçerisiye girdiğinizde loş ışık içinde hareket eden, gülen, servis yapan,  köşede kızlarla birlikte olan,  başka bi köşede kukuletalı iki üç kişinin oturdugunu görürdünüz. Juksa her ne kadar pislik olsada  buraya diğer şehirlerden zengin ama iğrenç insanlar gelirdi. İçlerinde şehirlerinde bastırdıkları canavarları burada çıkartırlardı. Ama bugün farklı insanlar gelmişlerdi Juksa'ya. Garip iki  adam.  İkisinde de cüppe vardı.  Anlaşılan tanınmak yada farkedilmek istemiyolardı. Gerçi Juksa da böyle gezinen dolu insan olduğundan pek dikkat çekmediler. Biri  şehrin ücra ve sessiz yeri olan  Güjra isimli hana doğru yola çıkarken diğeri  ayrıldı. Arkadaşından  ayrılan kişi hızlıca yürüyerek kısık bir sesle ıslık çalıyordu. Yürümeye devam etti.  Bir yıkık evin önünde durdu. Islık çalmayı bırakıp gözlerini kıstı.  Kapıya geldi yavaşça kolu çevirdi. Kapı hafif bir gıcırtıyla aralandı.  Alışkanlık olarak belinden kılıcını çıkardı sessizce. İçeriye adım attı. İçeri loştu. Dışarıdan gelen ışıklar sayesinde merdivenleri buldu ve yukarı çıkmaya başladı.  Yukarı çıktığında karşıdaki odaya hafifce göz gezdirdi. Kapısı yoktu.  İçeride taş ve cam parçaları vardı.  Aradığı orada yoktu. Diğer odayıda kontrol etti boştu. Birden burnuna tanıdık bir koku geldi . Hafifçe gülümsedi. Son odaya doğru yürüdü.  İçeri adım attı. İçeride köşede bir şey vardı. Sanki bir insan vardı. Ölü gibi yatıyordu. Boyu küçüktü. Kesinlikle cüceydi. Uzun sakallı ve saçlıydı. Sessizce ilerledi . Cüce  yanına yaklaştı. Kılıcı  kabzasına soktu. Ayağını cücenin yüzüne bastırıp "Uyanma vakti geldi uyuyan güzel." Diye bağırdı. Cüce bi anda şaşırıp haykırarak ayağı kalktı. Uyku sersemliğin geçmesiyle beraber karşısındakine baktı.  Birden gülmeye başladı.  "Seni pislik adi. Benim yurdum Farab'da bir cüceyi böyle uyandırmak idam suçu haberin olsun Tirandi.  "diyerek sarıldı.Gülerek cevap verdi Tirandi.

"O konuya sonra gireriz Muşra. Kardeşlik. toplanıyor. Senle beraber dördümüz burdayız ."

"Kardeşlik mi? Haberleri duymuştum. Söylenenler doğru mu ?"

"Evet Muşra söylenenler doğru. Ama sorularını sonraya sakla.  Hadi seni şişko cüce gitmemiz gerek!"

"Tamam be! Peki ya o gelecek mi?"

"Umarım gelir Muşra. Umarım gelir."

      

BelirsizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin