Konya, canımdan çok sevdiğim anneannemin yaşadığı yer. O gün bütün mutluluğum ile oraya gittik ama gördüğüm sahne karşısında şoka girmiştim, benim meleğim ölmüştü, beni bırakmıştı. Hayatın yaşamak için çok saçma olduğunu o an öğrendim. Sevdiğim insanların, tek tek ölmesi içimi acıtıyordu. Düşünsenize daha beş yaşındaydım. Eski anılar o kadar bulanıktı ki, geriye onlardan sadece resimler kalmıştı. Hayatın yaşamaya değer bir yanının olmadığını ilk anneannemi kaybedince anladım, artık her şey çok saçmaydı. Neden yaşıyorduk ki? Sonuçta herkes ölümü tadacak. Ne zaman mı? Karşındakini canından çok sevmeye başlayınca.. Herkes ölür elbet ama sözlerini tutmadan değil. İnsanları yarı yolda bırakılmamalı, bunu o gün çok iyi anladım.. O gün dayımlarda kaldık, bütün gece meleğimi düşündüm, beni nasıl bırakır? Daha ona yaptığım resmi görmemişti, görememişti bile. O lanet olası tabutun o güzel anılar ile süslü evden çıkış sahnesi gözümün önünden hiç ayrılmıyordu. Sanırım ilk defa o zaman o kadar çok ağladım, normalde de ağlardım ama mutluluktan. Anılar aklıma geldikçe gözlerim doluyordu, her yer bulanıklaşıyordu ama yaşlar akmıyordu. Sanki beni kör etmek istercesine her yer bulanıklaştı. Meleğim, anneannem onu gördüm. Her şeyden eminim ki o gerçek burda ve yaşıyor. Ona dokundum, onu hissettim.. Biliyordum zaten o beni bırakamaz ki, bırakmaz, o bana bunu yapmaz. Bana söylediği tek şey "Ben hep burdayım meleğim. Sen görsen de, görmesen de". Büyük bir sarsıntı ile uyandım, uyandıran annemdi. Peki ya o gördüklerim? Meleğim gerçekti, biliyorum çünkü dokundum. Rüya olamazdı, emindim.
*****
Yaklaşık bir haftadır buradayız. Hafta boyunca kimse ile konuşmadım, yemek yemedim. Belki de gerek duymadım, ama annem sağ olsun zorla ağzıma bulduğu her fırsatta bir şeyler tıkıştırdı. Düşünsenize resim yapmak bile içimden gelmedi. Canım sıkıldı hava almak için bahçede biraz dolaştım, bu yerden bir an önce gitmek istedim. Meleğime dair hiç bir şey görmek istemedim. O sinir ile annemin yanına koştum ve eve gitmek istediğimi söyledim. Biraz kızdı sanırım, yüz ifadesinden belli oluyordu. "Bu son günümüz tatlım, gece saat bir civarında yola çıkacağız zaten merak etme" dedi. İçim mutlu olmuştu ama diğer bir yandan da üzülmüştüm. Odamıza çekildim, yaklaşık 2 saat sıkılarak oturdum. Tam odadan çıkacakken evin telefonu çalmıştı, anlam veremedim. Saat 10'a geliyordu, biraz fazla garibime gitmişti. Hâlâ telefonun çaldığını işitince açtım. Arayan bir kadındı, sesi çok tanıdık bir tondu ama kim olduğunu hâlâ çözememiştim. "Kimsiniz" diyebildim sadece, kadın ise sorumu es geçerek bana sadece "Melek gibi ol" dedi ve telefonun kapandığını çıkan sesten anladım. Aslında hiç aldırış etmedim, yanlış aramıştır diye düşündüm. Ama aklımı kurcalayan sorular vardı, madem yanlış aradı. Neden öyle bir cümle kullandı ki? Daha fazla kurcalamadım, annemin yanına gittiğim de yol için bir şeyler hazırladığını gördüm, kafam dağılsın diye yardım etmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HERKEZ GİDER Mİ ?
No FicciónÖncelik ile daha önce hiç kitap yazma gibi bir deneyimim yok. Ne yaşadıysam onu yazıyorum ve aslında kitap bile okumam :) neyse iyi okumalar..