0.5

1K 142 74
                                    

sunoo, "ve evime geldik." diye şakıdı. daha sonra aklına gelen fikirle durdu. "yağmur hâlâ devam ediyor. istersen dinene kadar benim evimde durabilirsin." sunghoon, sırıttı ve "zaten oldukça ıslandım ama teklifini reddetmeyeceğim." diye yanıtladı.

sunoo, sunghoon'a kuru çamaşırlar vermişti. kendisi de çoktan üstünü değiştirmişti. bir havluyla saçını kuruluyordu. mutfak masasına yaslanmış olan sunghoon'un yanına ilerledi. onun da saçlarının ıslak olduğunu hatırladı ve elindeki havluyla saçlarını kurulamaya başladı. bir yandan da tüm tatlılığıyla gülümsüyordu. sunghoon, bu ani hareketle kalbinin hızla çarptığını hissetti. sunoo'nun bileğinden tuttu ve elini saçlarından çekti. "kendim kurularım." sunoo, omuz silkti ve "pekâlâ." diye mırıldandı.

beraber koltukta oturuyorlardı. sunghoon, "ailen nerede?" diye sordu. sunoo, üzgünce gülümsedi. "ikisi de işleri gereği çok fazla şehir dışına çıkıyor. yani yalnız yaşıyorum diyebilirim." sunghoon, omzunu okşadı ve "ben de kendi evimde yaşıyorum. nasıl bir şey olduğunu anlayabilirim." dedi.

sunoo, sakince oturuyordu ama aklından bir sürü şey geçiyordu. sunghoon'un yanındayken gerçekten eğleniyordu ve sadece jungwon'la girdiği iddia yüzünden değildi. sunghoon, aslında çok düşünceli ve sıcak kanlı biriydi. ve onun yanındayken kalbinde farklı bir his oluşuyordu.

hemen düşüncelerinden ayrıldı ve sunghoon'a döndü. "hyung, naneli çikolatalı dondurma ister misin?" diye sordu. sunghoon, iğrenmiş gözüküyordu. "hayır. naneli çikolata sevmem." sunoo, gözlerini kısarak bakmaya başlamıştı. "ah, nasıl sevmezsin?!" diye söylendi. "istersen vanilyalı da var." sunghoon, elinde olmadan sunoo'nun ne kadar güzel olduğunu düşünüyordu. özellikle kızınca çok güzel oluyordu. fark etmeden gülümsedi. "peki, vanilyalı olur."

sunoo, umutsuzca pencereden dışarıya baktı. yağmur dinmişti ancak sunghoon'un gitmesini istemiyordu. heyecanla, sunghoon'a döndü. "hyung... bu gece benim evimde kalmak ister misin?" sunghoon, omuz silkti. "olabilir." sunoo, rahatlamış şekilde gülümsedi. beklediği kadar zor olmamıştı.

sunoo, "pizza sipariş edelim mi?" diye sordu. sunghoon, onaylar şekilde başını salladı.

sunoo, pizzayı beklerken yapacak başka bir şey olmadığı için bulaşıkları yıkamaya başladı. arkasından birinin geldiğini hissettiğinde hemen o tarafa döndü. sunghoon'la burun buruna gelmişlerdi. "hyung?"

sunghoon, kaşları merakla çatılmış şekilde bakıyordu. "neden bu şekilde hissediyorum?" dedi. sunoo, sorar gözlerle bakmaya başlamıştı. "nasıl?" sunghoon, sunoo'nun önüne gelen saçını düzeltti. "neden bu kadar güzelsin?" sunoo, şaşkınlıkla geriye çekildi. o sırada zil çaldı ve sunoo, rahatlamış şekilde nefes verdi. sevimlice kapıya koştu ve "kapıya bakacağım!" dedi.

pizzaları gelmişti. hemen masadaki pizza kutularını açtılar. sunghoon, bir taraftan pizzasını yerken bir taraftan, "jay söylemememi istedi ama jungwon'ın bilmeye hakkı var. jay, jungwon'dan çok hoşlanıyor." dedi. sunoo, ağzını eliyle kapatarak güldü. "jungwon da farkında. ama jay hyung da bilmeli ki jungwon da ondan hoşlanıyor. hem de çok fazla."

saat geç olmuştu. sunoo, elinde yastık ve örtüyle geldi. "al bakalım hyung. koltukta rahat edemezsen yanıma gelebilirisin." daha sonra son söylediğinin biraz tuhaf olduğunu fark etti ve dudaklarını birbirine bastırarak sunghoon'a bakmaya başladı. tepkisini merak ediyordu. sunghoon, bir şey demedi ve elindeki yastık ve örtüyü aldı. "iyi geceler, sunoo." sunoo, kocaman gülümsedi ve "iyi geceler, hyung!" diye yanıtladı.

sunoo, uykuya dalmak üzereyken duyduğu sesle gözleri açıldı. en ufak bir sesten bile uyanabilirdi. adım sesleri duyuyordu ancak o tarafa dönmek istemedi. daha sonra birinin yanına yaklaştığını hissetti. biri yanına uzanmıştı. kolunu sunoo'nun beline attı.

sunoo, gözleri kocaman açılmış şekilde nefesini tuttu. "hyung?" sunghoon, boğuk uykulu bir sesle cevap verdi. "efendim?" ancak sunoo, ne söyleyeceğini bilmiyordu. sunghoon, tekrardan konuştu. "eğer rahat edemezsem yanına gelebileceğimi söylemiştin." sunoo, kalbinin atışının hızlandığını hissediyordu. hiçbir şey demeden gözlerini sıkıca kapattı. sadece uyumak istiyordu.

sabah olduğunda sunoo, ilk uyanan olmuştu. yanındaki saatte baktığında gözleri kocaman açıldı ve bağırmaya başladı. "hyung! uyan! geç kaldık!" sunghoon, doğruca uyandı ve telaşla yataktan çıktı. üstündekini hızlıca çıkardı. sunoo, üstündekini çıkardığını görünce hemen eline telefonunu aldı ve sunghoon'a bakmamak için elinden gelen her şeyi yapmaya başladı. o sırada gözüne telefonda bir şey çarptı. günün cumartesi olduğu yazıyordu. sunoo, gerçekten de cumartesi gününde olduklarını hatırladı ve eliyle alnına vurdu. "hyung hyung, dur! bugün cumartesi..."

bu bölüm biraz kısa oldu 😶🤚🏻. yavaş yayımlamalar için özür dilerim :(

ꗃ let me in | sunsunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin