İçini dökme ihtiyacı denilen olay, illetliği kadar güzel olan olay. Günlerdir elim en sıkı dostu kalem yerine telefonla ittifak kurmuş durumda. Baktım olmuyor, telefonla yazalım dedik.
Yazamadıklarım ve ben.
Yazamadıklarım, açgözlü bir canavar gibi büyüyor içimde. Ne yazık ki büyüyor ve ben, durduramıyorum. Yediklerim büyütüyor onları, içtiklerim, nefeslerim. Bense onların içinde küçülüyor, küçüldükçe kayboluyorum.
Kaçırıyor beni yazamadıklarım. Her an, her yerde olduğum yerden götürmeye ant içmişler sanki yazamadıklarım. Gözüme ilişen bir kelimede, duvarın renginde, kırılan tırnağımda bile can bulup uyuşturuyorlar beni. Her saniye kendilerini hatırlatmaktan, bunun doğurduğu acıdan hiç çekinmiyorlar. Bağıra bağıra gözümün önünde, zihnimin tüm köşelerinde hakimiyet kurmaktan çekinmiyorlar.
Ama ben yazmadıkça yaşadıklarımdan bile çekiliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İsimsiz Kahraman.
De TodoSanıldığı üzere bir hikaye değil. Günce diyebilirsiniz, veya karalama defteri örneğin. Yazmak gerektiğine inanan kesimin bir parçası olarak buradayım. Bilmeniz gereken bir şey daha, yazmak istediğim için yazıyorum. Okunması, yorum veya vote alması...