Elimdeki çay fincanı hatırlattı bana kutsal gördüğüm eylemi: Yazmayı.
Boğazımdan yuvarlanan her bir yakıcı damla zihnime kelimeler, yoğrulup hazırlanması gereken devrik cümleler yağdırıyordu ve bu; başımın ağrımasına yol açacak kadar devasa büyüklükteydi. Sakinleşmek için arkama yaslanıp karşımdaki açık krem rengine mahkum bırakılmış duvara odaklanmaya çalıştım.Fakat sadece çalıştım.
Size temin ederim ki; kelimeler canlı varlıklar. Tüm düşünmek istediklerinizi savurup atıyor ve sahneyi kendi isteklerince kullanıyorlar. Benciller, becerikliler. Düşündüklerinize bile kolaylıkla müdahale edebiliyorlar ve bum, esiri olmuşsunuz bile. Tüm zihninizi kemirirler ve ne yaparsanız yapın, onlara geri dönüyorsunuz. Ne kadar da acizce, değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İsimsiz Kahraman.
RandomSanıldığı üzere bir hikaye değil. Günce diyebilirsiniz, veya karalama defteri örneğin. Yazmak gerektiğine inanan kesimin bir parçası olarak buradayım. Bilmeniz gereken bir şey daha, yazmak istediğim için yazıyorum. Okunması, yorum veya vote alması...