1

1.3K 74 145
                                    

♡

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İlk karşılaşmanızda hakiki bir yumruk geçirip karşılığını da katbekat aldığınız adama aşık olabilmek herkesin harcı değildir. Hele de bir yüzünde imzasını atar gibi bir yara açmışsa o adamı sevdiğini kendine dahi itiraf etmek için bile yürek yemiş olmak gerekir. Ben, Kim Seungmin, sözünü ettiğim adamın yüzümde tek yumruğuyla açtığı, kaşımı diklemesine kesen kusursuz ve haşmetli bu yaraya her bakışımda yediğim yürekten gurur duyarım çünkü biricik sevgilimin bana ilk armağanıdır, bana aşk denen zehir kekinin tapılası tadını hatırlatır.

Benim aşkımı başlı başına, hak ettiği gibi anlatabilmem için bunu her şeyi kökünden, yani içine düşüp de birbirimizi bulduğumuz dünyadan başlayarak yapmam şarttır.

Aramızda zamanla fiziksel formunu insanlarınkine kaybedip de atalarının mirasını ruhlarında taşıyan kurtlar ve gizemi ile dinamiklerindeki doğruluğu bir türlü tamamen çözülemeyince geleneklerle yaşayan kurtlar var. Benim gibi, sıradan bir insandan görünürde hiçbir farkı olmayan bir betaysaydınız eğer, bir sürünün parçası olduktan sonra gerisi sizi pek ilgilendirmiyor. Betalar böyledir çünkü. Başlarında biri, daha da kesin bir kelime kullanacak olursam maalesef alfa demek zorunda kalacağım, varsa onun arkasından gider ve onların olduğu ortamda pek ses etmeyip sürü meselelerine de alfalardan herhangi biri ortada görünmediği sürece karışmazlar. Bunlar basit, herkesin kabulü olarak etiğe aykırı olmayan ve olağanüstü durumlar haricinde dokunulmayan normlardır.

Minho'yla tanıştığım zamanlarda kendimi bu basitliğin içine fazla kaptırıp, hala bir sürünün parçası olamadığımdan da sürdürdüğüm son derece sıradan insan hayatında gereksiz adamın bir olarak görüyordum. Her bakımdan orta, her şey için tam da idare ederdim. Sürüsü olan bir betanın yalnızlıktan kendini varoluşun absürdlüğü içine atmış, içinde miras bırakılmış kurtunu yitirmek üzere olan haliydim. Onunla tanışana dek.

Okula gitmeyi bırakmıştım. Maddi sıkıntılar ya da bölümümün zorluğu filan değildi. Tam da az önce bahsettiğim idare ederlik durumuydu problem. Devam etmek için beni itecek hiçbir şeye sahiptim çünkü önümü göremiyorsam da ne olacağını biliyordum. Tadına vardığım zevklerim yoktu. İçinden çıkıp geldiğim ortamın kutsal saydığı, evlilik gibi beyaz bir kelimenin altına gizlenmiş nesli devam ettirme için zorunlu üreme olayı penise sahip olan bir canlı olarak ilginç ve bana benimle ilgili bir şeylerin yanlış olduğunu hissettirecek şekilde ilgimi çekmiyordu. İlkel iç güdülerim dahi kendilerini belli etmiyordu ki yaşamak isteyeyim; her şey üretim amaçlı seksti, peşimden koşmam gereken başarılar seks içindi. Ben de tutup hayatımın anlamsızlığından yakınarak durumu değiştirmek adına ben yürümeden bana doğru gelecek aşkımı arıyordum. Düzelirim belki diye, neyi düzeltiyorsak artık...

Dediğim gibi öylesine düz bir yaratıktım ki içimde bir kurtu taşıdığımı başkalarına inandırmayı bırakın, bazen o kurtun sesini kendim dahi duyamazdım ki bu, biz kurtlar için yüz karası olma sebebidir. Tatiller için eve döndüğümde akrabalarımın ve ailemin kendi sürüsünün dillerinden az çekmedim. Hep ağır başlı bir birey rolünde, iç güdülerime hakim olarak yaşadığım izlenimi vermeye çalışarak kendimi hırplaıyor; mümkün olduğu zamanlarda onlardan ayrılabildiğim zaman tek başıma kalmanın rahatlığıyla omzularımı gevşetip sızılarını dinlerken yeniden renksiz bir beta oluveriyordum.

alfa dediğin pervasızca sever, 2minHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin