Uğursuzluğumun getirdiği tüm kazaları ve başıma iş açan alternatif belaları eteklerime sıkıştırdım. Şimdi şunu dinleyin: Ben daha bir erkekle sevişmiş olmamın eşsiz etkisini, elimi yanında ondan önce uyandığım adamın ıslak saçlarından geçirememiş olmanın da hüznünü atlamamışken nasıl olduğumun sorulmasına kalmadan evimden kapı dışarı edildim. Yalnızca kırk sekiz saat içinde tüm ömrümün lanet okuduğum uğursuzlukları misliyle yaşadım ve elimde içi gelişigüzel doldurulmuş fermuarı açık çanta ve kapamaya fırsat bulamadığım dükkanımla apartmanın önünde bomboş, ne yapacağımı bilemeden dikilirken hala Minho'yu düşünüyorum.
Biraz daha geri sarmak gerek. Minho kahve sehpasını kırdıktan hemen sonrası değil de kızgınlığımın hiç olmamış gibi beni eski halime döndürdüğü zamana. Onu benim dolabımdan giysilerin içinde; kafasının altındaki, saçlarının nemini içine çeken kırlentiye sımsıkı sarılmış uyurken hatırlıyorum. Ben ona yardımcı olmuş olmam gerekirken daha yerimden kalkamadığımdan başta üzerimde olan tişörtü bacaklarımın üzerine kapamış yerde boylu boyunca yatıyordum. Keşke dilim, analizini çıkarmak zorunda kaldığım için gecelerimi harcadığım aşk romanlarından biraz nasibini almış olsa da içerideki ter ve seks kokusuna Monet'in bahçesinden aramıza doğru sızmış yavru bir aşk diyebilsem. Söz konusu Minho olunca iş artık yavan kalmış klişe akımların altından çıkıp alternatif türlere gidiyor. Hala uzun süreli bir sevişmenin etkisindeyken varlığını iddia ettiğim ona olan abartılı, daha önce benzerine tanık olmadığım olağanüstü bu histen bahsediyorum. Çöllere düşmüş dilim bir yudum su için ciğerlerimi ateşe bulamış haldeyken ayağa kalkıp iki adım ilerideki mutfağa gitmek yerine dizlerimin üzerinde, kokumu fark edince yerinden sıçrayarak savunma pozisyonuna geçecek alfanın dibine kadar vardım ve kendimi farkında olmadığım bir güm ile yanına bıraktım. Kızgınlıktan mucizevi bir şekilde bu kadar kolay çıktığımdan emin olabilirdim ancak tahriş olmuş pipime acı verdiğinden hareket etmek hala güçtü. İstemsizce yüzünün ta dibine kadar sokulup burnun üzerindeki çörekotu deliklerinin içini görene kadar ilerledim. Kokumdan önce nefesim çarpmış olmalı. Ben daha elimi kaldırıp saçlarına dokunmadan sıçradı gözleri. Başı hafiften geriye doğru kayıp çenesi benden tarafa döndü. Sanki az önce saatler süren bir uykunun ortasında alemden aleme gezen o değilmiş gibi üstünde uykunun getirdiği sersemliğe ait hiçbir iz olmadan ne yaptığını gayet bilerek elini yanağıma tamamen yerleştirmeden koyup başımı önce deneme amaçlı yana çevirdi. Yüzünden uzaklaştırmaya çalışmadı, yavaşça ben geri çekildi. Ellerimi de dizlerimin arasına koyup uslu uslu konuşmasını bekledim. Uyandırdığım için özür dilemedim. Kendim için pişmandım çünkü.
"İyi görünüyorsun," dedi sakince. O sakinlikten bende eser yoktu ama. Boynumda kendini savaş meydanına atmış heyecan, kaynayan kanımı kulaklarıma kadar çıkarmıştı. Gözleri önünde, kızgınlığın herhangi bir belirtisi olmadan giz hoşlantıların saçlarına taktığı güllerin pembesine dönüyordum. Dokunamadım, dokunamadığım da içimde kaldı. Uyurkenmiş hepsi. Sonra ikimiz de çiftleşme dönemimi bu kadar kısa atlatmamın hayretini kendimize saklayıp fazla üstelemeden bundan söz etmeyi bıraktık. Minho da başka bir şey söylemedi zaten. Onuncu defa kapıda, üzerinde hala benim kıyafetlerim ve kucağında market poşetine tıkılmış kendi kıyafetleriyle artık normal bir alfa olduğuma kanaat getirdikten sonra ayrıldı. Bırakın o uykuya devam etmeyi, on dakikalık tekerleme dahi yapmadan resmen topukladı evimden. Eski evimden.
Sonra temkinli hareketleriyle bana kendimi vahşi doğanın acımazlık kriteriyle oluşturulmuş güç piramidinin en tepesindeki yaratık muamelesi yapan Jisung eve döndü. Ona karşı gösterdiğim aşırı korumacı tavrımdan ötürü yalnızca kendi içimde, kesinlikle dışarı yansıtmadan hem kendimden hem de pezevengin teki olan kurdumdan utandım. Jisung'la fazla konuşmadık ama öyle kıpır kıpırdı ki tıpkı Minho'nun başlarda bana karşı aldığı türden o mesafeye rağmen bir o yana bir bu yana kaçışından milyonlarca soru sormak istediğini biliyordum. Bu sorular, kanepeleri duvarlara yaslanmış, örgü battaniyesini yerde yatarken ve kahve sehpasının üstten uygulanmış bir güç yüzünden içe göçerken aynı zamanda bir bacağının kırıldığını görünce daha da zıvanadan çıkmış olmalıydı. Kaçacak yer aradım ama onu iki günlüğüne evsiz bırakıp bir de şimdi tehdit altında hissetmesine sebep olduğum için beni sorgulama hakkına sahip olduğundan yalnızca ağzını açması bekledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
alfa dediğin pervasızca sever, 2min
Fiksi PenggemarYirmi yaşına dek işe yaramaz bir beta olarak yaşayan Seungmin için hayatında aşka kadar her şey, oda arkadaşını ağlattı diye yalnızca adını bildiği alfa Minho'nun yüzüne bir yumruk patlatınca değişiyor. Yetişkin içerik, seks, şiddet. Mart, 2021.