ölüm mü aşık oldu sana?

352 21 1
                                    

Yağmur saç uçlarından damlarken Felix ilk defa böylesine huzurlu ve temizlenmiş hissediyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yağmur saç uçlarından damlarken Felix ilk defa böylesine huzurlu ve temizlenmiş hissediyordu. Yağmura yakalanan insanlar koşup bir yere saklanma mücadelesine girmiş iken Felix ne şemsiyesini açmıştı ne de şapkasını takmıştı. Uzun zamandır zaman ayıramadığı sevgilisinin yanına gidecekti. Biliyordu, Hyunjin ona çok kızgındı. Onunla vakit geçirmediği için, sabah onun yüzüyle uyanmadığı ve ona sarılamadığı gibi bir çok sebebten ötürü. Felix ise kendince haklıydı. Aslında Felix değil, annesi haklıydı. Bu yüzden Felix ruhunun ve bedeninin çok kirli olduğunu hissediyordu. Hyunjin ne zaman ona ender bulunacak bir güzellik muamelesi yapsa kendinden iğrenirdi. Ama tekrar düşündü, kendine göre sebepleri vardı değil mi? Hyunjin onu bu dünyada yalnız bırakıp yapmak zorunda kaldığı şeyler için ondan nefret etmezdi. Öyle umdu küçük olan.

Sevgilisinin apartmanının bulunduğu sokakta Hyunjin'in favorisi olan bir pastane vardı. Çeşit çeşit pastalar, bir sürü hamur işi... Felix her zaman bunlardan evde yapıp ona sürpriz yapmak istemişti ama her şey istediğimiz gibi gitmiyordu.

"Şuradaki kruvasanlardan ve şu makaronlardan lütfen."pastacı kız Felix'in istekleri üzerine eline aldığı kese kağıdına birkaç kruvasan ve makaronlardan koymuştu. Felix gerekli ödemeyi yaparak selam verdikten sonra hızla çıkmıştı pastaneden.

Kıyafetleri sırılsıklamdı. Muhtelemen sevgilisinden ufak bir azar işitecekti. Daha sonra Hyunjin'in kıyafetlerinden giyecekti ve Hyunjin yine tatlı bir sinirle saçlarını kurutup hasta olacağını söyleyip duracaktı. Bazen Felix bu kadar sevgiyi ve ilgiyi hak etmediğini düşünüyordu.

Anahtarını çıkarmış ve giriş kapsını açıp merdivenleri yavaş bir tempoyla çıkmaya başlamıştı. Hyunjin'in 26 numaralı dairesinin önüne geldiğinde içeriden her zamanki gibi oyun sesleri geliyordu. Felix kendi kendine gülümsedi, oyun oynamayı nasıl bu kadar sevebiliyordu?

Kapıyı açtığında sevgilisi salondaki koltukta tek başına tüm ciddiyetiyle oyun oynuyordu. Kapı sesini duymasıyla kafasını kapıya çevirmişti, sırılsıklam sevgilisini görünce kaşlarını çatmıştı.Felix elindeki poşeti tezgaha bırakmıştı. "Oyun oynadığını tahmin ettim kapıyı kendim açtım."

"İyi yapmışsın da," derken ayağa kalkmış ve hala kapının önünde dikilen sevgilisinin önüne gelip sıcak ellerini soğuk yanaklarına koymuştu "Sırılsıklam olmuşsun."

"Sen ısıtırsın." ellerini sevgilisinin ellerinin üzerine yerleştirmişti "Hem bak sana en sevdiklerinden aldım." demişti gözleriyle poşeti işaret ederek. Hyunjin'in gözleri sanki daha fazla patlayabilirmiş gibi daha fazla parlamıştı. Poşetin içinde makaronları ve kruvasanları görünce sevinç nidaları çıkarmıştı.

"Ben sana giyecek bir şey getireyim." Hyunjin hızla odasına ilerlemişti. Bu sırada Felix gömleğini çıkarttı. Karşıdaki aynaya yansıyan morluklar moralini tekrar yerle bir etmişti. Halbuki çıkmadan önce kapatıcı sürmüştü ama yağmurun da etkisiyle gömleğine bulaşıp silinmiş olmalıydı. Derince iç çekerek gömleği tekrar giydi. Hyunjin elinde ona muhtemelen iki ya da üç beden büyük gelecek bir kazak ve eşofmanla her dönmüştü. "Ben hemen giyerim kazağı sen de kurutma makinesini getir de saçlarımı kurut."

"Ben giydireyim." Hyunjin dudaklarını büzmüş ve iki elini mızmızlanan bir çocuk gibi yüz hizasında birleştirmişti. "Gerek yok, sevgilim." ama Hyunjin inatçıydı, elinden kazağı almış ve Felix'in gömleğini çıkarmıştı. Az önceki morlukları gördüğünde yüzü durgunlaşmış ifadesi sönmüştü "Ne oldu sana, Felix?"

"Önemli bir şey değil, bugün ablam evde yoktu patates kızartması yapmayı denedim ama yağ üstüme sıçradı." Bu kadar kısa sürede hiç takılmadan böyle bir yalan söyleyebilmesine şaşırmıştı Felix. Ne ara böyle yalancı olmuştu, Hyunjin bu izlerin yanık izi olmadığını fark edemeyecek kadar aptal değildi. Kızarıklar yeri gelince birer çürüğe yeri gelince ise taze birer morluğa dönüşüyordu ve iğrenç duruyordu.

"Bunların yanık izi olduğuna inanmamı beklemiyorsun değil mi? Kavga mı ettin sen, Felix?" Hayır, kavga da etmemişti. Nasıl söylerdi sevgilisine doğruları, nasıl söylerdi aslında iğrenç biri olduğunu.

"Hayır.Sadece... " demiş ve bakışlarını yere indirmişti "Boşversene Hyunjin." Hyunjin sevgilisini pek fazla böyle düşünceli ve üzgün görmeye alışık değildi. Ellerini nemli ve narin saçların arasında dolaştırdı ve dudaklarını küçük sevgilisinin çilleri üzerinde gezdirdi "Kiraz kokulum bana her şeyi anlatabilirsin." Felix ne zamandır sevgilisiyle doğru düzgün vakit geçirmediğini ve Hyunjin'in de ona kiraz kokulum diyemediğini düşünmeye başladı. Onu ihmal etmişti. Biliyordu, Hyunjin aslında kızgındı. Ya da bu kızgınlıktan çok kırgınlığa dönüşmüştü.

"Ama eğer anlatmak istemiyorsan seni zorlamam." Felix Hyunjin'in böylesine anlayışlı olmasına ağlayabilirdi. Çok korkuyordu, ya Hyunjin artık tek taraflı çabalamaktan bıkıp onu bıraksa? Ne yapardı? Çabalayacak gücü yoktu Felix'in ama çok aşıktı. Hyunjin sevgilisine sarılırken Felix ağzından çıkan hıçkırıklara engel olamadı. Hyunjin bitik bir halde olan sevgilisini kucağına aldı. Salondaki koltuğa oturduklarında Felix kafasını Hyunjin'in göğsüne yaslamış sessizce ağlıyordu. "Ne yaptılar sana?"

Hyunjin içten içe Felix'in bu durumunu nasıl fark etmediğini sorgulayıp kendini suçluyordu. Zor zamanlar yaşadığını asla göstermiyordu Felix, güçlüydü. Hyunjin kırılgan küçük bir çocuk gibi duran sevgilisinin bu gücüne hayrandı. "Bir şey yapmadılar. Sadece çok yoruldum ben."

"Yoksa," dedi korkak bir şekilde Hyunjin "İlişkimiz mi?" Felix kafasını olumsuzca salladı "Yaşamaktan çok yoruldum. Sen benim güvenli limanımsın, evimsin. Senden nasıl vazgeçerim?"Hyunjin titrekçe derin bir nefes aldı ve iyice sarmaladı kucağındaki minik bedeni. "Zor zamanlar geçiriyor olmalısın, neden yanıma gelmedin. Beraber halledebilirdik."

Felix göz yaşlarını temizledi eliyle, gelemezdi ki Hyunjin'e. Her şeyi anlatsaydı ne düşünürdü hakkında. "Gelemem." diye fısıldadı "Gelemem, gelemezdim, asla gelmeyeceğim de." ağlaması şiddetlenmişti "Anlatamam sana Hyunjin, ne olur anla beni." Hyunjin kırılmıştı, birbirlerinin her şeyi değiller miydi sonuçta, neden anlatamıyordu.

"Tamam ağlama artık, her ne olduysa çözebileceğinden eminim." Felix sitemle hafifçe güldü. "Seni evine bırakayım, madem bana anlatamıyorsun annenlere dökersin içini. Ama bugünü telafi edeceğiz."

Felix oturduğu yerden doğrulmuş ve kazağı üstüne geçirmişti. Kazak sevgilisi gibi kokuyordu. İkisi apartmandan çıktığında hemen birkaç araba ilerdeki arabaya bindiler. Hyunjin arabayı sürerken dikiz aynasından sevgilisini kontrol ediyordu. Başını cama yaslamış saçları yüzüne dökülüyordu. Tanıdık sokağa girdiklerinde Felix oturduğu yerde hareketlendi. Evine gelmişti. Cehennemine. Önce Hyunjin inmişti arabadan, ardından Felix. Felix, kapının açılmasını beklerken ailesinin bu sefer nasıl  bir rol keseceğini düşünüyordu. Kapıyı annesi açtı.

"Hyunjin, Felix! Hoş geldiniz. Gelin içeri biz de tam yemek yiyecektik." Hyunjin kafasını olumsuzca salladı "Ben hiç girmeyeyim, Bayan Lee. Felix'in biraz morali bozuk da endişelendim sizin yanınızda olması ona iyi gelir diye düşündüm."

Annesi oğluna yukarıdan bir bakış atmıştı "Ben onu kendine getiririm oğlum. Teşekkürler seni de buraya kadar yorduk."

"İyi günler Bayan Lee." Hyunjin sevgilisinin ailesini saygıyla selamlamış ve Felix içeri girene kadar bekledikten sonra arabasıyla uzaklaşmıştı. Felix'in morali de olabilirmiş gibi daha kötü hale gelmişti. Annesi duygusuzca konuştu "Düş önüme, Felix."

İçeri girdiklerinde ablası sarı saçlarını savurarak kardeşine bakmıştı ve üzgün olduğunu fark edince de onu yaralamaktan geri kalmamıştı "Bu ne hal,Lee Felix? Yoksa biricik sevgilin aslında iğrenç biri olduğunu mu öğrendi." Felix cevap vermek istedi. Veremedi. Babası çıkmıştı çünkü odasından.

"Felix hazırlan, Bayan Jung'un bir arkadaşı seninle buluşup bir kahve içmek istiyor.Eğer mahvedersen seni gebertirim." Babasının sinirli sesiyle gözlerini kapadı ve içinden tanrıya onu kurtarması için yardım dilemeye başladı.

Nasıl, nasıl oluyordu da kanatlarını böylesine kırabiliyorlardı?

sayonara cherry | hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin