ölüyorum işte bir öpücükle

193 20 9
                                    

"Henüz vakit varken, gülüm,Paris yanıp yıkılmadan,henüz vakit varken, gülüm,yüreğim dalındayken henüz,ben bir gece, şu Mayıs gecelerinden biriVolter Rıhtımı'nda dayayıp seni duvaraöpmeliyim dudaklarındansonra dönüp yüzümüzü Notrdam'açiçeğini seyre...

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Henüz vakit varken, gülüm,
Paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken, gülüm,
yüreğim dalındayken henüz,
ben bir gece, şu Mayıs gecelerinden biri
Volter Rıhtımı'nda dayayıp seni duvara
öpmeliyim dudaklarından
sonra dönüp yüzümüzü Notrdam'a
çiçeğini seyretmeliyiz onun,
birden bana sarılmalısın, gülüm,
korkudan, hayretten, sevinçten
ve de sessiz sessiz ağlamalısın,
yıldızlar da çiselemeli
incecikten bir yağmurla karışarak."

"Henüz vakit varken, gülüm,
Paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken, gülüm,
yüreğim dalındayken henüz,
şu Mayıs gecesi rıhtımdan geçmeliyiz
söğütlerin altından, gülüm,
ıslak salkım söğütlerin.
Paris'in en güzel bir çift sözünü söylemeliyim sana,
en güzel, en yalansız,
sonra da ıslıkla bir şey çalarak
gebermeliyim bahtiyarlıktan
ve insanlara inanmalıyız.
Yukarda taştan evler,
girintisiz, çıkıntısız,
birbirine bitişik
ve duvarları ayışığından
ve dimdik pencereleri ayakta uyukluyor
ve karşı yakada Louvre
aydınlanmış ışıklarla
aydınlanmış bizim için
billur sarayımız... "

"Henüz vakit varken, gülüm,
Paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken, gülüm,
yüreğim dalındayken henüz,
şu Mayıs gecesi rıhtımda, depolarda
kırmızı varillere oturmalıyız.
Karşıda karanlığa giren kanal.
Bir şat geçiyor,
selamlayalım gülüm,
geçen sarı kamaralı şatı selamlayalım.
Belçika'ya mı yolu, Hollanda'ya mı?
Kamaranın kapısında ak önlüklü bir kadın
tatlı tatlı gülümsüyor." 

"Henüz vakit varken, gülüm,
Paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken, gülüm...
Parisliler, Parisliler,
Paris yanıp yıkılmasın..." [Nazım Hikmet,Paris Yanıp Yıkılmadan,1958]

Sevgilisinin yanına ulaşmıştı. Kapanmak ve kapanmamak arasında gidip gelen gözleri bilincini kaybetmeye yakın olduğunun büyük bir göstergesiydi.

"Felix!" diye bağırdı Hyunjin. Felix gülümsemişti.

"Hyunjin, karşı gelmeyi başardım." diye mırıldanmıştı "İlk defa."

"Felix ne oluyor, kim bu adamlar, neden seni buraya getirdiler."

Felix cevap vermek yerine acı dolu bir şekilde öksürmüş nefesini düzenlemeye çalışmıştı.

"Benden nefret edeceksin." diyebilmişti zorlukla. "Ama öğrenme zamanın geldi."

"Seni aldattım." demişti Felix "Hem de defalarca." Hyunjin'in duyduğu cümlelerle gözlerinden birkaç damla yaş süzülüvermişti.

"Aldattın mı?"

"Babam bütün o yattığım adamlara büyük paralar karşılığında satıyordu beni."

"Yemin ederim," demişti ve öksürmüştü "kaçmayı denedim. Karşı koymayı denedim."

"Olmadı Hyunjin."

"Olmadı.Buyum ben işte, bu kadarım." Hyunjin gözlerini kaçırmıştı.

"Bırak beni, hak ettiğimi alayım." demişti. Felix. "Yani öleyim."

"Ölme" diye bağırmıştı Hyunjin "Hayır ölme, sen bunları hak etmedin!"

"Üzgünüm." diye fısıldadı Felix.

"Kiraz çiçekleri solmaya mahkum, sevgilim."

SON









  










sayonara cherry | hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin