--
Babamın beni saklanmam için zorladığı masanın altından olanları korku içinde izliyordum. Bir çift siyah ayakkabı görüş alanıma girdiğinde olacaklardan habersiz nefesimi tutuyordum. Annemin çığlık sesini silah sesi takip ederken çığlık atmamak için elimle ağzımı kapattım. Odada çıkan son ses kapının kapanma sesi olduğunda saklandığım yerden çıkıp dakikalar öncesine kadar nefes alan ama şu an cansız bir şekilde yatan anneme ve babama baktım. Gözümde biriken yaşları tutamazken boğazım yırtılacak kadar bağırdım .
Nefes nefese kalmış bir şekilde yattığım yerde doğrulduğumda yanaklarımda hissettiğim ıslaklıkla ağladığımı anladım.
Arada gördüğüm rüyalardan biriydi ama şu sıralar düşünceler kafamı çok meşgul ettiği için daha sık görmeye başlamıştım.Ayaklarımı yataktan aşağı sarkıttım ve biraz kendime gelmeyi bekledim. Odada nefes seslerim dışında ses çıkmadığında Park Jimin'in henüz uyanmadığına emin oldum. Uyanık olsaydı benimle alay ederdi. Her zaman yaptığı gibi.
Mutfağa gidip bir bardak su doldurdum. Tezgahın üstüne duran telefonu alıp saate baktığımda gecenin üçü olduğunu gördüm.
Suyumu içtikten sonra tekrar odaya gittim ve iyi bir şeyler düşünmeye çalışarak uyumayı denedim. Ama gözlerimi kapattığımda önümde beliren tek görüntü Min Yoongi'nin güzel gülümsemesi ve mavi saçlarıydı.--
Gözlerimi birkaç kere kırpıştırdıktan sonra tamamen açabilmiştim. Yattığım yerde yarın yokmuşçasına gerindikten sonra yataktan çıktım. Saate baktığımda öğlen iki olduğunu gördüm. Gece gördüğüm kabustan sonra deliksiz ve huzurlu bir uykuya dalabilmiştim. Bunun sebebinin Yoongi olması beni biraz şaşırtsa da sırıtmadan edemedim.
Kendimi enerjik ve iyi hissediyordum. Aklımda bugünün planını yaparken adımlarımı banyoya yönelttim. Evet bugünün planı duş almak ve pineklemekti.
Aynanın karşısında kendimi izlerken birden görüntümün sırıttığını gördüm.
"Hoşgeldin Park, bende tam ne eksik diyordum."
"Uyanabilmişsin sonunda, gözlerim yaşardı."
"Yaparım arada öyle çılgınlıklar." Güldüm.
"Bakıyorum çok enerjiksin. Bunu neye borçluyuz?"
"Ah evet, bugün izinlisin sonuçta. Evde pinekleyebileceğim. Sakın bugün beni rahatsız etme Park. Yoksa sen iş üstündeyken bende seni rahatsız ederim ve bundan hiç hoşlanmazsın."
Sözlerim bittikten sonra aynada ona göz kırptım.
"Tamam, istediğin gibi olsun. Bugün seni rahatsız etmeyeceğim. Kontrol sende."
"Çok naziksin, teşekkür ederim."
İçimde hissettiğim boşlukla Park Jimin'in gittiğini anladım. Neşeli bir şarkı mırıldanarak duşa girdim.
Siyah eşofman ve gri tişörtümü giydikten sonra havluyu kafama attım ve mutfağa gittim. Karnım kahvaltı yapmadığımı hatırlatmak istercesine daha çok guruldadı. Kahvaltı dediğim de öğle yemeği yani. Hatta biraz daha geciktirirsem akşam yemeğine dönecekti.
Basit bir sandviç hazırlayıp tabağa yerleştirdiğimde cebimdeki telefon titredi.
Yoongi;
Selam Jimin
Şu bahsettiğin koleksiyonu
görmeye gelebilir miyim?Mesajın Yoongi'den gelmiş olmasına ayrı, görüşecek olmamıza ayrı sevinmiştim.
Jimin;
Tabii ki gelebilirsin.
Ne zaman gelmek istersin?