'yıldızıma'

114 8 18
                                    

Kapı gıcırtısı tahammül edemediği seslirin başına yerleşirken büyük bir gürültü ile kapıyı kapatan genç, sırtını duvara yaslayıp kendini yere bıraktı. İşte yine o lanet yerdeydi. Tek başına kaldığı odasında...

Normalde çok severdi yalnız vakit geçirmeyi. Kitaplığından yeni bir doku seçer, saatlerce okurdu bıkmadan. Sonra tavana bakardı, hayalleri orada canlanırdı bir nevi. Günün en sevdiği saati odasında yalnız kaldığı vakitlerdi lakin durum son zamanlarda değişmişti. Hava kararırken korkmaya başlıyordu. Kabusları adım adım yaklaşıyordu ona doğru. Uykusunda gelen kabuslar değildi bunlar zira gencin son zamanlarda doğru düzgün uyku çektiği de meçhuldü.

Bütün gün ailesi, arkadaşları ile vakti geçerken bir nebze olsun unutuyordu hayatından çekip giden değerlisini. Giderken çarptığı kapının sesi kısa süreliğine de olsa hoplatmıyordu kalbini zihninde dolaşıp. Su içmeyi de azaltmıştı zira yalnız, düşünceleriyle kaldığı bir başka yerde aşikardır ki tuvaletti. Kaçıyordu düşünmekten, düşündükçe batıyordu kırıklar. Çok yanıyordu canı, akan kan yakıyordu tenini. Göz yaşları ise tükenmişti artık.

Dayanamıyordu genç, kısa süre önce bütün gününü geçirdiği, kahkahalarının en büyük sanatçısı olan değerlisini kaybetmek öldürüyordu onu gün be gün. Üstelik o başka bir yangından kaçarken sığınmıştı değerlisinin limanına. Hazır değildi başkasının söndürürdüğünü yeni yangınlara teslim etmeye...

Arkadaşları soruyordu, iyiyim diyordu ancak bu sözleri günahlarının en büyüğüydü. Kandırıyordu onları. Hem ne diyecekti? Çok kötüyüm, ölüyor gibi hissediyorum, evet geçecek lakin şuan mahvoldum,mu diyecekti? Kim duracaktı yanında?Herkes takma diyecekti, geçecek önemseme diyecekti. Lakin kimse hiçbir zaman içindeki o boşluğun sonsuzluğunu bilmeyecekti.

Çaresizce yeniden ağlamaya başlarken değerlisinin onun aksine hayatına nasıl mutlu devam ettiğini düşündü. İşte bir kıvılcım da burada yanıyordu. Değerlisi için o asla değerli olmamıştı. Sanki hiç tanışmamışlar, iki yabancıymışlar gibi kaldığı noktadan ilerlemeye devam ediyordu biriciği. Ve bu da genci uçsuz bucaksız çığlıklara, onu nefessiz bırakan hıçkırıklara boğuyordu.

İçini yiyip bitiren bunca şey kaldırdı onu ayağa. Çekmecesinden çıkarttığı tabancayla tebessüm etti siması hafifçe. Evet, evet. Kararını vermişti artık. Beyninde susmayan bu düşüncelerden kurtulmak tek çaresiydi. Daha fazla kaldıramazdı değersizliğe. Mutluluğum dediği kişinin onu zerre umursamaması durumuna teslim olup daha fazla ağlayamazdı...

Çekmeceden bir kaç yaprak kağıt ve mürekkebi çıkarttı. Ve başladı sözlerine. Başta defalarca buruşup yerle buluştu kağıt ancak en sonunda cümleler sıralandı.

'Yıldızım,

Nasıl olduğunu sorarak başlamak istiyorum sözlerime zira soramıyorum artık. Benden gelecek tek sözcüğe tahammülün kalmadı biliyorum, arsızlık etmek, konuşmak istiyorum seninle ancak sonucun yine benim saatlerce ağlamama sebep olacağını biliyorum. Ah... Ne acı sıraladığım bu sözcükler... Bir zamanlar konuşamamaktan korktuğum senden gelecek kelimeler delicesine ürkütüyor beni. Daha ne kadar değersiz hissettirebilirsin merak da ediyorum ama anladığım kadarıyla senin sınırların yok. Belki de benim de solumda atan bir kalp olduğunun farkında değilsin? Nasıl başladık biz bu yola? Söyle güzel kalplim, çok naif değil miydik birbirimize karşı? Sarf edeceğimiz sözcükler özenle raflardan seçilmiyor muydu? Şimdi ne oldu bize? Ne kadar çabuk tükendi heyecanlarımız...
Seni yıldızlara benzetmiştim. Hatırlarsın belki, belki de o da benim gibi silinmiştir hayatından. Ancak ben satırlarımda buna yer vereceğim. Senin etrafını aydınlatan, güzeller güzeli bir yıldız olduğunu söyledim. Ulaşmak için insanın ölümü göze alabileceği bir yıldız... Çevresini aydınlatan ancak ışığı kendine yetmeyen bir yıldızsın dedim sana. Ancak düşünüyorum da yanılmışım, yıldız olan benmişim meğersem. Senin ışığın seni çok güzel aydınlatmış, harikülarde çevreni de aydınlatmışsın ancak benim ışığım seni aydınlatmaktan öteye geçememiş. Ben hep karanlıkta kalmışım. Şu halime bak, bulutlardan sallanıyorum şimdi. Boynumda cellat ipi! Ölüyorum! Belki de kalbimin tek işin kan pompalamak olduğunu hatırlatmalıyım, zira uğraştığı boş işler sebebiyle kan pompalamayı unutur hale geldi.
Ah değerlim... İnsan ne garip değil mi? Görünüşte hepimiz aynı canlıları üstelik, etten ve kemikten oluşuyoruz, aynı şekilde geldik bu dünyaya. Ancak ne kadar acımasızız. Öfkeden besleniyoruz, intikam ve kin büyütüyor bizi. Beni kırarken aslında aynadan kendini izliyor olman ne acı...
Kendimi anlatmaya açıklamaya çalışıyorum ama içimdeki bu hisleri sözcüklere paydaştırmam zor,inan bana. Kırgınlık, kızgınlık, düş kırıklığı değil, izah edemiyorum. Bu beklentiye karşı beklentiyi yitirmek gibi bir şey... Yıllarca yasını tuttuğun birinin aslında hiç yaşamamış olması gibi...Tarifsiz bir saadetti benimki. Güzeldi. Dikenin gülü kadar masum olmasa da yaşattığın zorluklara rağmen seninle olmak güzeldi kıymetlim. Bana bakışın, elinin avuç içlerimde dolanışı,hele o gülüşün... Yaptıklarını bir çırpıda unutturuyordu. Ne komik değil mi,İnsan birini sevmek felaketine uğradı mı Esir gibi bir şey oluyor. Bak bana, gülmeyi unutacağım yakında. Kahkaha desen beni senle beraber terk etti bile... Güneşimiz battı bizim, seven yanıldı, sevilen yabancılaştı. Ben sevmekten bıkmadım lakin sen sevilmekten nefret ettin. Hep iyi biri olmaya çabalasam da çok istedim o lanet hissin sana da uğramasını. Her zerrenle sev istedim beni. Dinlediğin şarkılarda ismin yankılansın, kapanan gözlerin portremi canlandırsın...ancak uğramadı, sen sevemedin beni. Evet üzgünüm, çünkü sen benimle sözcüklerle konuştun hep, herkese kullandığın o sözcüklerle... , bense sana atan kalbimin hissettirdikleriyle döktüm sözcükleri dudaklarımın arasından. Senin kırmızılıkların için yanıp tutuşan dudaklarımdan...
Bütün dünya anlaşmış gibi baskı yaptı vazgeç diye ancak o küçücük umut hep zorladı ruhumu. Bir kere daha dene... Denedikçe ezildim ayaklarının altında. Ben, senin balkonundan yıldızlara bakarken defalarca itildim, düştüm... Bağırdım, sesimi duyan olmadı. Kimse tutup kaldırmadı elimden. Böylelikle ben bağıra bağıra susmayı öğrendim. Aslında istemiyordum kimsenin yardımını, senin tek gülüşünle yeniden gelecektim ya sana. Ama sen git dedin bana,  git ve mutlu ol. En güzel yerlere git! Bahar sarsın ruhunu dedin. Lakin Dünyanın en güzel yeri yanın olsa da haram kılmadın mı orayı bana? '

Mürekkebin renkendiriği kağıda damlayan göz yaşı ince parşomenden yapılmış kağıdı büzüştürürken derince iç çekti. Bu mektubu bitirmek zorundaydı. Devam etti sözlerine, göz yaşları yanaklarından değil, kırılan kalbinin çatlaklarından sızıyordu.

'anlıyorum, caddeler boyu yürümüşsün.çıplak ayaklarına sayısız taş batmış, naif kalbin kırılmaktan paramparça olmuş. kanamışsın, korkmuşsun zira aldığın her nefes zehir misali dolmuş ciğerlerine. güzel kalplim, nefes almaya korkmuşsun sen...lakin bana da haksızlık değil mi? ruhuna batan her bir kırığı ellerime batsa, canımı yakacak olsa dahi toplamak için kalbimi sunduğum bana gelince yorulmuşsun. gezdiğin caddeler değilmiş seni yoran, benim sarmama dair olan inancınmış... hep gösterirdi ya ince parmakların kayan yıldızları. ellerini birleştirir dilek tutardın, neşeyle zıpladı kibar bedenin. benimde gülmemi söylerdin lakin yapamazdım. çünkü senin aksine ben bilirdim, kayan yıldızlar aslında ölürdü.ve sen değerlim, sen benim yıldızımdın.kayacağını bildiğim o yıldız... Ancak beni yine yanılttın beni değerlim, kayan ben oldum... Çöller boyu sürüklendim, kuzeye uğradım üşüdüm, kaskatı kesildim. Yolum ne zaman yaralarımı sarmak için tarafına uğrasa var gücünle ittin beni. Şu halime dön tekrar bak! Elimde değil güzel kalplim, öfkeme hakim olamıyorum. Lakin bak bana! Eserine bak! Herkesin neşeli, eğlenceli gördüğü ben şimdi kimseyle konuşmak istemiyorum. Tahammülüm kalmadı. Artık hiçbir şeye inanamıyorum. Korkmuyorum da. Olabilecek en kötü şey oldu ya, artık hürüm... Yapayalnızım. '

Elleri titriyordu gencin. Ayakları yatağına ilerlerken sakinleşmeye çalışıyor, bu çabası daha fazla göz yaşına dönüşğyordu. Yastığının altından kendi çizdiği o karakalem çizimi aldı. Parmakları sevdiğinin gülüşünde gezerken yandı ciğeri. Burnu sızladı kokusu kendini hatırlatırken. Ne kadar yanacaktı daha bu şekilde?...

Çizimi masa ile duvar arasına sabitleyip devam etti yazısına. Şimdi hırs da eklenmişti duygularına.

'Yeni bir ateş söndürür başkasının yaktığını. Yeni acıyla hafifletilir eski bir ağrı. Senden sonra şarkılarıma şarkılar hediye eden biri çıktı. Benim sana yaptığım gibi naifçe sardı yaralarımı. Ancak ben sönen ateşin yeniden yanmasına izin veremeyecek kadar bittim artık. Benden özür dileme asla. Şarkılarımdan özür dile, sen onları hiç hak etmedin. Korkma dedim sana, aşktan korkma. Sana derken ben pısırdım. Şimdi köşe bucak kaçıyorum aşktan, heyecandan. Elimde ne kaldı pekala?
Yıldızım, Sen bu mektubu okurken ben bu dünyayı terk etmiş olacağım. Arkamdan tek yaş dökme, zira dökmeyeceğini bilsem de bunu söyleyecek kadar acınasıyım. '

İnce demir bileğine baskı yaparken yayılan metalik koku ile yüzü buruştu. Lakin kısa sürdü asılan suratının tebessüm haline dönüşü.

Sıcak sıvı teninden süzülürken son cümleleri karaladı Jeno.

' Şimdi beni kayan yıldızlar mezarlığına gömün. Lakin sakın yaşarken getirmediğiniz karanfilleri getirmeyin mezarıma. Mezar taşı ne anlar çiçekten, en azından onlar yaşasın. Ve Jaemin, asla unutma beni. Gerçi nasıl unutur ki katil kurbanını?...'

O gece kanı bedeninden süzülene kadar ağladı genç adam, göz yaşları gülüşüne karıştı.... Sabaha karşı bulundu cansız bedeni. Bulan ise yıldızıydı, Jaemin'i... Elinde papatyalarla gelmişti. Jeno'nun ona olan sevgisini yeni fark etmiş, karşılık verme heyecanıyla koşmuştu ayakları ancak çok geçti. Onu herkesten, her şeyden daha çok seven Jeno çoktan kaymıştı bu dünyadan. Aynı kayan bir yıldız misali...

*****

Merhaba, hediyem sizlerle. Umarım beğenmişsinizdir. Yorumlarınızı uğradığım zaman görmek beni mutlu edecek. Sizleri seviyorum, kendinizi sevin.

Acı en güzel ilhamdır. Senachanyeol'dan yaşanmışlıkların esintisi olan bu oneshot bütün kayan yıldızlara hatıra 💙❄️ah bu arada aşık filan değilim, öyle bir şey yaşamadım endişelenmeyin :) genel umutsuz duygularımdan esinti yalnızca. Kısa zamanda tamamen döneceği kendinize iyi bakın.

to my starHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin