Beklentiler Benden Neler Kopardı?

267 16 8
                                    


Hayal kırıklığına uğradım. Beklediğim bu değildi. Sahi ben bu odadan ne bekliyordum ki? Bi' odadan ne beklenirdi ki? Aptal gibi hissettim. Sersemledim. Ama yılmayacaktım. Aptal da olsam deli damgası da yesem o sır kapısını açacak, ulaşmak istediğim her şeye erişecektim. Getirdiğim aletlerle kapıya vurdum. Çekiç, balta, kürek elime ne geçti ise onu kapıya geçirdim. Ufak delikler açıldı ancak karanlık otoritesini koruyor gibiydi. Feneri tuttuğumda da az öncekilerden farklı bir şey görememiştim. Her şey fazla sıradandı ve her şey fazla ilginçti. Birkaç sert darbenin ardından kapının büyük bir kısmını parçalamış bulundum. Kapıdaki tahta parçalarını düzensizce etrafa saçıp kapıdan geçebileceğim büyüklükte bir açıklık yarattım. Ve o an...

Kendimi topladım önce, üstüme başıma çeki düzen verdim. Büyük ve önemli bir andı benim için. Uzun süredir -öyle sanıyorum- içinde bulunduğum bu uğraşın sonuçlarını görecektim az sonra. Klişeydi, derin bir nefes aldım. İçeriye girdim. Yine sessiz ve hareketsiz birkaç dakika -zaman kavramını yitirdiğim için birkaç dakikanın neye tekabül ettiğini bilmiyorum- beni bekliyordu. Kapının açılmasını kocaman bir sandık engelliyordu. Karşıdaki ahşap sandığın aksine bu siyahtı ve sanıyorum deri kaplamaydı.

Yeni bir ortamdı ve buna alışmam gerekiyordu. Gözüm ahşap sandığa odaklanmış bir biçimde olduğum yerde kendi içimde kalabalık seyahatime başladım. Bu yolculuk hakkında fazla detay veremiyorum çünkü gözümü bir başka yöne çevirdiğim an zihnim bana bir kez daha oyun oynamış, pek hoş olduğunu tahmin ettiğim gezimi benden koparmıştı. Ancak hislerim kalıcıydı ve yüzüme kocaman, alışık olmadığım iğrenç bir tebessüm vardı.

Merakımı gizlemeyerek, ağzımda ışık kaynağım, yavaşça ilerledim. Dikkatliydim, ilgiliydim, konsantrasyonun tanımını tam olarak o lazhada öğrenmiştim.

Sandığın sol tarafında kalan koyu renk metal askılığın arkasında ''aynamsı'' bir cisim ışıldıyordu. Ona yöneldim, elimi uzatıp sıkıca kavradım. Ardından onu çekip incelemeye koyuldum. ''Aynamsı cisim'' olarak tanımlıyordum çünkü ayna değildi ancak parlak, şeffaf, köşeleri henüz keskin küp biçiminde cilalı bir cam kutu gibiydi. Görüntümü yansıtmıyordu, görmüyordu beni. Açılabilir miydi, kapağı var mıydı, içinde ne vardı bilmiyordum. Denedim ancak bir sonuç elde edemedim. Onu götürüp deri sandığın üstüne koydum. Daha sonra parçalayacak, varsa bir iç kısmı bakacaktım.


Daha fazla zaman kaybedemezdim. Mühim işime koyuldum. İlk gördüğüm andan beri beni düşündürüyordu bu deri sandık. Bu biçimde, kapının arkasına bitişik halde sıkı sıkıya duruyor oluşu kafamı karıştırmıştı. İçeriden ''ittirilmiş'' gibiydi. Sadece bunu düşünüyordum. Bu nasıl olmuştu?

Burası sandığım kadar küçük bir mekân değildi. Kapı aralığından gördüklerim oldukça sınırlı imiş!

MonomaniaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin