Not: Bu hikayeyi aslında en başta üç kişi yazıyorduk ama bir aramızda anlaşmazlık çıktı o yüzden artık sadece ben yani "i" yazıyorum umarım beyenirsiniz:)
Ayrıca ben bu işlerde daha yeni olduğum için bir sorun yaşıyorum bi yanlışlık görürseniz heber verin lütfen. Resimdeki Bella
İYİ OKUMALAR:)
------------------------Kathryn-------------------------Elimi yüzüme götürdüm. Gözlerim ağlamaktan şişmişti. Son on saat boyunca parama uygun bir otel bulmaya çabalamıştım ve o an tek istediğim şey makyajımı temizleyip televizyonda film izlemekti. Pamuğu yüzüme götürdüm. Gözlerime bastırdım. Gözlerimin içine makyaj temizleyici kaçmıştı ama o kadar çok ağlamıştım ki artık hissetmiyordum. Makyajımı son damlasına kadar temizledim ve gece hazırlığımı yaptım.
Yatağa geçip kumandayı elime aldım. Odam çok küçüktü ama yeterliydi. Duvarları yeşile boyanmıştı. Yeşil renk bana huzur veriyordu. Yatağım sertti ama dışarıda bir bankta uymaktan çok daha iyiydi. Kanalları çevirmeye başladım.
12. Kanal da bir film buldum. Heyecanlı bir filme benziyordu bende kalmasına izin verdim. 'Kill Bill' adında bir filmdi. Kadın Bill adlı mafya gibi bir adamdan hamile kalıyordu. Bill'i bırakıp hamileyken başka bir adamla evleniyordu. Bill'de çetesiyle gelip düğündeki herkesi öldürüyordu ama kadın sağ çıkıyordu. Bebeği düşmüştü. Kadın baya komada kalıyordu. Çıktığında ise tüm çeteden intikam alıyordu. Sonunda ise kızının sağ olduğu ortaya çıkıyordu. Oldukça kanlı bir filmdi ama nedense bundan rahatsız olmamıştım. Bu film sanki kaderin bana gönderdiği bir mesaj gibiydi. Kadın her şeyini kaybetmişti ama yine de ayakta kalıp çeteden intikamını almıştı. Bende her şeyimi kaybetmiştim ve bende ayakta kalıp intikamımı almalıydım. Hemen harekete geçmeliydim.
Kalan parama bakmak için çantamı araladım. Çantamı kucağıma koydum. İçinde sadece giysi olan bir çanta için fazla ağırdı. Çantanın içini dışına çevirdim. Gözüme bozuk bir dikiş takıldı. Yandaki karyolanın çekmecesinden çakımı çıkardım ve dikişlerimi teker teker kestim. Elimi çantanın dikişlerinin içinde gezdirmeye başladım. Elime deri gibi bir şey geldi, bende onu tutup çıkardım. Deri kaplı, siyah bir defterdi. İçini açtım. Bu bir günlüktü. Bu; babamın günlüğüydü.
-------------------Bella----------------
Spor salonundan dışarı çıktım. Bana temizlik yaptırabileceklerini nasıl düşünmüşlerdi anlamıyordum. Teyzemin evinde bile kendi odamı naziklik olsun diye toplamıyordum. Bana ailem öldükten sonra o bakmıştı. Yine de ona minnetimi göstermek için hiçbir şey yapmamıştım. Zaten ne yapacağımı bile bilmiyordum. O her şeye sahipti. İyi bir işi vardı ve çok zengindi. Benim odamı toplamama bile gerek yoktu zaten evdeki hizmetçiler yapıyordu. Koridorun bomboş olması gerektiği için önüme bakmadan yürüyüp hayatımı gözden geçiriyordum. Dersimizin matematik olduğu o anda aklıma geldi. Elimi çantama götürdüm. Defterim orada mı diye kontrol ettim. O anda bir kol koluma çarptı ve tırnağım kitabıma tosladı. 'Seni salak önüne baksana!' diye bağırdım. Gözlerimi yüzüne götürdüm. Bu bir kızdı. İnsanın içine işleyen yeşil gözleri vardı. Öylece baktım. Oda bana aynı şekilde baktı. Sanki onu tanıyormuş gibi hissettim. Bu kıza karşı içimde bir sıcaklık vardı. Onu gelecekte daha iyi tanıyacağımı biliyordum. 'Üzgünüm öyle demek istememiştim.' Dedim. Aslında istemiştim. Başkası olsa şimdiden başını şişirmiştim bile ama o farklıydı. 'Sorun değil.' diye cevap verdi ama yine de kendimi suçlu hissettim çünkü o sanki, çok özeldi.
------------------Alison------------------
Bu koridorlar nedense eskisinden de soğuktu. Gri duvarları üstüme üstüme geliyordu. Bir kızgınlık vardı. Hissediyordum. Babam beni odasına çağırmıştı ve nedenini öğrenmek için yanıp tutuşuyordum. Demir, ağır kapıları hızlıca ittirdim ve babamı hüzünle camdan dışarıdaki insanları izlerken buldum. 'Baba?' diyerek yanına yaklaştım. Elini tuttum ve 'iyi misin? Beni neden çağırdın?' dedim. Yüzüme büyük bir hüzünle baktı. O kadar hüzünlüydü ki benim bile içime işledi. 'Altta ki insanlara bak Alison' dedi. Alta baktım. Bir kadın hem bebeğini hem de domates çuvallarını taşımak için uğraşıyordu. Birkaç genç ise kaykay kayıyordu. 'Başlarına geleceklerden haberleri yok. Hepsi ölecek. Eğer kardeşin yurt dışından zamanında dönmeyi başaramazsa birkaç kişiyi bile kurtaramayacağız. O ilaca ihtiyacımız var.' dedi. Haklıydı da o ilaca ihtiyacımız vardı. O ilaç buraya gelmezse virüsü engellememizin imkanı yoktu. Kardeşim buranın en iyi bilim adamlarından biriydi ve virüse yakalanmış insanların bir ilaçla yeniden insana dönüşebileceğini keşfetmişti. Bu yüzden herkes onu çok büyük bir insan gibi görürdü. Benim aksime. Ben sadece bu sığınağın en iyi silah kullanan kızıydım ve dünyayı kurtaracak bir şey falan başarmamıştım. Anlayacağınız benimde işe yarar olduğumu kanıtlamak istiyordum. Bir görev istiyordum. Bu gün 16 yaşıma girmiştim ve babamdan yine izin alacaktım. Söze başlamanın tam zamanıydı. 'Baba, biliyorsun bu gün 16 oldum.' Bana baktı. Bir kaşını yukarıya kaldırdı.
'Çok hızlı büyüyorsun. Büyüdükçe annene benziyorsun.' dedi.
'Evet. Şey... Senden bir doğum günü isteğim var.'
'Öyle mi? Yine mi casus saati istiyorsun?'
'Hayır, bu benim için gerçekten önemli bir şey ve bunu gerçekten çok istiyorum.'
'E, hadi lafı geveleme de söyle'
Söylemeyi istiyordum ama aynı zamanda da korkuyordum. Gözlerimi kapattım.
Ve...
'Baba... ben,ben.'artık beni burda saklıyamassın!Artık büyüdüm göreve gitmek istiyorum!Bana gelen görevleri iptal ettiğini biliyorum.
Ayağa fırladı. Önündeki masaya bir yumruk attı. Korkuyordum ama duygularımı gizlemede iyiydim.
'Ama baba 16 yaşındayım ayrıca gidiceğimi söylemiştin ,ve kimse benim kadar iyi silah kullanamıyor ayrıca ben yıllarımı bunun için harcadım ve sende biliyorsun ki insanların hayatları tehlikede!.' Bende sesimi yükseltmiştim.
'Onlar umurumda değil! Annen de böyle öldü!'Paranoyak davranmayı bir kez olsun kesemez misin!'' acı çektiğini görebiliyordum ama pes etmeyecektim.
Öylece bakakaldı. Kapı çaldı. İkimizde aynı anda kapıya baktık. Babam 'Girin!' diye gürledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİRÜS
Science Fiction3 normal lise öğrencisinin aşk hayatı... Göz yaşartacak bölümler... Tabi ki şaka yapıyordum. Bu üç kızın hayatının normal olması mümkün değil. Asla hayatlarında aksiyon eksik olmayacak. Normal bir aşk yaşayamayacaklar. Virüsün kurbanı değil, korku...