henüz vakit varken gülüm

421 77 41
                                    

henüz vakit varken, gülüm,
paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken, gülüm,
yüreğim dalındayken henüz,
ben bir gece, şu mayıs gecelerinden biri,
volter rıhtımında dayayıp seni duvara
öpmeliyim ağzından

-Nazım Hikmet

-

-

-

Düşünmek istemedikçe düşünüyordum. Elimde değildi. Beni o kadar güldürmüştü, o kadar sıcacık hissettirmişti ki... Gözümü kapatıyorum, onun gülüşünü görüyorum. Görünce içim ürperiyor. Bu his tanıdık, ne olduğunu biliyorum.

Bir haftadan az vaktim kaldı şu an. Ondan sonra ne görüşebileceğiz ne de konuşabileceğiz... Ne onda Kore'ye gelebilecek para var ne bende tekrar Fransa'ya gelecek. Şu on günlük tatil için bile ne kadar uğraşmıştım...

Belki arada mesaj falan atardı. Hal hatır sorardı. O da sadece ilk birkaç hafta. Sonra ömür boyu unuturdu. Neden hatırlasın ki?

Hemen kendimi bırakmamalıyım. Belki de kendi duygularımı yanlış anlamışımdır. Yani belki de yıllar sonra ilk kez biri bana doğru dürüst gülümsediği için, kasiyerler hariç onları hiç sevmem, kalbim şaşırmış olmalı. Kalbim, bu duyguyu yanlış yorumlamış olmalı.

Öyle umuyorum.

Bir daha görmeyeceğim birini sevmek istemiyorum.

Düşünmekten yataktan kalkamamıştım. Saat dokuza geliyordu, hala yatıyorum.

Acaba Jisung işinden izin alabilecek miydi? Alabileceğine kendimi öyle inandırmıştım ki... Onunla nerelere gideceğimiz ve neler yapacağımız hakkında türlü türlü senaryolar kurmuştum kafamda.

Tanrım, tam bir aptalım...

Bile bile kendimi ona sürüklüyorum.

Gözlerimi kapatıp düşüncelerimden arınmak isterken tekrardan gülüşü gözlerimin önüne geldi.

Sessiz birkaç küfür savurup yataktan kalktım. Duşa girmem gerekiyordu.

Banyodaki işlerimi oyalanmadan hallettikten sonra hızlıca üzerimi giyindim. Bu dört duvar içinde kalmanın hiçbir şeye faydası olmazdı. Dışarı çıktım.

Bu kez fazla uzağa gitmedim. Olur da Jisung işinden izin alırsa, hemen buluşmak istiyordum. Aynı bölgede dolandım durdum. Bazen oturdum, defterime bir şeyler karaladım.

Sonunda saat 12'yi geçerken telefonum çaldı. Jisung arıyordu.

"Heyy!!" Jisung'un neşeli sesi kulaklarımı doldurduğunda gülümsemeden edemedim.

"Hey Jisung."

"Ben öğleden sonrası için izin aldım. Nerdesin? Buluşalım hadi."

"Sana konum atayım."

"Tamam bekliyorum."

Telefonu kapatıp hemen Jisung'a konum attım. Onu beklerken istemeden ayaklarımla yerde hızlı bir ritim tutuyordum. Ellerimi bacaklarımın yanından banka dayadım, biraz öne eğilerek etrafıma bakındım.

paris sokakları hep böyle miydi? // JEONGSUNG ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin