two

306 44 54
                                    



**mini playlistin devamı olan mini playlist:

One Direction-Something Great

5SOS-Lover Of Mine

Emile Pandolfi-Once Upon a December

Arctic Monkeys-Love is a Laserquest

15. -Distant

***

Hayat sürekli bir devinim hâlindedir, bilirsiniz. Sürekli bir tempo, bir acele, bir şeylere yetişme çabası... sürekli bir aktiflik vardır. Bu, hayatın da canlı olduğunu gösterir bize.

"Leş gibisin, bir aydır toplasak toplasak üç kere banyoya girmişsindir. Bok kokuyorsun Jimin siktir git yıkan artık. Bütün odan ceset kokuyor resmen, yürü Jeongguk katlanamıyorum bu kokuya daha fazla."

Yani, hayat canlıydı fakat Park Jimin için aynı şeyi söylemek pek doğru sayılmazdı.

Jimin bir aydır 'The Walking Dead' dizisinin gerçek hayat versiyonunu nefes alıyor bir şekilde yaşıyordu. Yaşamak eskiden onun için bir anlama sahipti. Bir ismin altı harfi onun için o kadar büyük bir anlama sahipti ki, duyduğu her yerde içi içine sığmaz, kalbi ona 'sen hayattasın!' demek istiyormuşçasına atardı.

Geriye dönüp baktığında gözünün önüne getirdiği minik anılar ona hayatı zehir ediyordu. Jimin hatırlamak istemiyordu, Jimin yeni anılar yaratmak istiyordu fakat bu isteği şimdilik 'imkânlı istekler listesi' diye adlandırdığı listenin içinde olan bir şey değildi. Bir süreliğine o listede kendine bir pozisyon bulamayacağını bildiği isteğinin rahatsız edici hissiyatıyla inledi, "Taehyung-ah! Sevgilinin yanına git, bana dokunmayın ya! Öldüm ben. Ölüyüm artık. Ölüler bir kere yıkanır. Beni rahat bırakın! Tak sevgilini koluna, çıkın gezin dolaşın! Ben böyle iyiyim."

Park Jimin birçok farklılığı tek bir vücutta toplamış normal bir insan karakteriydi. Mesela çıktığı merdivenleri saymaz fakat tutunduğu tırabzanın kaç şeridi olduğuna takılırdı veya yaz mevsiminde yorgan ile örtünürdü. Bu farklı fakat normal olma durum modu düşük olduğu zamanlar için de geçerliydi. 'Depresyonunu' yaşarken kendini tatlı yemeye vermez, onun yerine sürekli mandalina yerdi.
Hep mandalina yer ve tuvalete gider sonra da klozetin üstüne oturup ağlardı. Bize sunulan 'klasik hüzünlü insan' tiplemelerinde insanlar ya sevdikleri meşrubatları ya da alkollü içecekleri içerlerdi fakat Jimin nerede nefret ettiği bir şey varsa onun suyunu Agnes adını verdiği katı meyve sıkacağında sıkar sonra da dramatik müzikler eşliğinde ağlaya ağlaya içerdi. Agnes isminden nefret ederdi.

Pembe, üstünde ay, güneş ve gülen surat simgelerinin olduğu polar battaniyesini sadece yüzünü gösterecek bir şekilde etrafına sarmış, kozasından çıkmayı bekleyen bir kelebek gibi hâl almış ve çirkef bir eda ile Taehyung'a söylenirken bir anda hareketlendiğinden dolayı çarpıp yere düşürdüğü kereviz suyu dolu bardak bunu kanıtlar niyelikteydi. "Ne bok yersen ye demek istiyorum ama cidden bir tabağına sıçıp yemediğin kaldı. İğrençsin, iğrenç! Kalk diye uğraşıyoruz sonra siktir yiyoruz... Ağlamaktan yüzün gözün şişti, deterjanlı suyun içinde beklemiş bulaşık süngeri gibi olmuşsun, öğk!"

"Kim Taehyung! Beni kendimle bırak, düşünme! Shrek kafalı, tut şu gerizekalı eşeği üstüne bin ve çıkıp gidin evimden! Yalnız kalmak istiyorum!"

Kocaman ve depresif bir auraya sahip olmak normalde hiç öyle olmayan bir karakter için zordur. "Gülme" hissiyatının içinden gelmemesi, onun yerine sürekli bir ağlama seansı içinde bulunmak insan bedenini güçsüzleştirir.

Her ne kadar şakayla karışık konuşuyor olsa da Taehyung Jimin için endişeleniyordu. En yakın arkadaşının çok sevdiği, gerçekten büyük bir sevgi beslediği insan tarafından üzülmesi ve bu konuma gelmesi onu daha çok üzüyor, üzerken aynı zamanda çokça sinirlendiriyordu.

a simple love story by Min YoongiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin