Birleşme artık başlamış insanlar birbirini aylaklar ise birleşenleri arıyor, herkez gibi oda birleşmek için plan yapıyordu sanki yapıcak başka bir şey varmış gibi ;
Yine o karanlık günlerden bitanesi herkez yemek bulmak için en geç bir saat ligine dışarı ya çıkıp yiyecek hazır şeyler buluyor ve tekrar sığınaklarına ( evlerine ) dönüyorlar dı , fakat bu karanlık günün diğer karanlık günlerde bir farkı vardı oda bugün BİRLEŞME günü ! buluşacakları yer bir meydan anlaşmaya göre 6 kişi olucaktı 2 kadın 4 erkek bu buluşma telsiz yardımıyla ayarlanmış herkez kendi sığınagından çıkıp meydan kulesinde buluşacaklardı fakat 6 kişinin altısıda gelmesi pek mümkün deildi çünkü aylaklar etrafta fır dönüyordu, zaman gelmiş güneşin doğuşu ile aylaklar etraftan çekilmiş insanlıgın son ırkı buluşmak için harekete geçmiş birbiri için kuleye yol alıyorlar dı durun size gelenleri biraz tarif edim Ben ozan ; esmer uzun boylu vücütlu eğitimli bir eski askerim fakat dierlerini pek tanımak için zamanım yoktu Carlos ; aslen türk olan carlos birleşik devletlerde eğitim almış bir komandan dır birde kız kardeşi var ( erkeklerin rüyası ) Derya; o esmer uzun boylu ela gözlü doğuştan silahlı bir kadın burda anlatmak mümkün deil dier gelenleri ise tanımıyorum. Evet zamanı geldi buluşmak için kuledeydim burası biraz soğuk güneşin hiçbir etkisi yok tamda aynasızlara göre fakat etrafta bir tane bile aynasız yok ! ilk olarak carlos ile derya geldi aslında bana bu kadar yeterdi fakat ne kadar çok o kadar iyi bu nedenle bekledim geç kalmış fakat uzaktan görüyorduk hala salına salına ( yavaş yavaş ) geliyorlar güneşin batışını aldırış etmiyorlardı önden birini gördüm bu sarışın kısa boylu uzun saçlı biriydi diğer ayrıntıları göremicek kadar uzaktaydım git gide yakınlaşıyorlar fakat aylaklar da git gide çıkmaya başlıyolardı aylakları gördükce yüregim agzıma geliyor yapıcak onlardan kurtulucak bir plan arıyordum bi anda aynasızların dikkatini çekecek birşey geldi aklıma bu fikir kafama yatmış carlosa anlatmıştım bu fikir onunda kafassına yatmıştı carlos aynı zamanda koışucudur yapıcak tek şey koşarak aynasızların dikkatini çekmek olucaktı bir anda koşmaya başladı kuleden inmiş bağırıp çağırıyor aynasızların dikkatini çekiyordu aynasızlar bizim 3 salağı bırakmış carlosun peşine gidiyorlardı , size biraz aynasızları tarif edeyim aynasızlar ; yavaşlardır etle beslenir sadce geceleri ortaya çıkarlar gündüzleri çıkanları deişim ile deil doğuştan aylak olanlar fakat biz onlara vampir diyoruz çünkü onlar muhteşem hızlı zama dilimleri olmayan sadece kafalarını keserek yada iki gögüsünün arasına bir kazık sokarak ölüyolar tabi bir de yanarak asıl tehlike onlardır onlardan kurtulmanın yolu ise ırk olarak onların düşmanı olan kurtlar aslında insan olan bu kurtlara '' Kurt adam'' adını taktık onların yetişkinleri 2 ila 3 metre arasında bir kurt tur küçünklerinden korkmaya gerek yok demek isterdim ama asıl tehlike onlar çünkü kurtlar unutmayın hiç bir zaman yanlız gezmezler onlar sürekli sürü halinde gezen hayvanlardır insan ırkı na pek bir zararları yoktur onlar ve vampir ler birbirleriyle didişmekten ( kavga etmekten ) insan ırkına ayıracak vakitleri yoktur . Neyse konumuza dönelim, carlos aynasızları farkı bir yöne çekerek sadece önden gelen sarışını kurtarabilmiş dierleri çoktan dönüşümün esiri olmışlardo bile...
sarışının bir adı yoktu çünkü o bir dilsiz di sadece duyan ve çok kuvvetli hisleri olan bir dilsiz neyse biz ordan çıkmış salgın başlamadan önce kodes olan bir yere gittik orda askerlerin kullandıkları silah ve gıdaları tüketerek hayatta kalıcaktık zaten burası çok büyük ve geniş önlemli bir yer buraya gitmeden önce sarışınlar göz göze geldik gözleri sanki kayıyor dili dışarı çıkıyor gibiydi bir hamlede üstüne zıpladım ve boynundan gelen kanı gördüm elimdeki bıçak sayesinde bir seferde kafasını kopardım tamda ona ısırnırken olucak şeymiydi bu içime dokunmuştu çokta sevmiştim onu fakat hayatta kalmak için yapıcak başka birşeyim yoktu neyse kodese girdik silah ve yiyecek deposunu bulduktan sonra ambar dan çıktık yatıcak yere dogru ilerlerken bir kase yemek gördük elimle dokundım hala sıcaktı nasıl olur yoksa burda insan mı vardı neden birleşme çağrımıza cevap vermemişti ? hepimiz saklandık ve bekledik doğrusu burda insanlar olması işimize yaradı dua etmeye başladık çünkü bize askeri birlik gibi bir güç çok iyi olurdu neyse bir süre sonra yüzü yaralı kas hayvanı bir adam çıktı ortaya fakat üstünde bir tane bile askeri bir şey yok kimdi bu bir mahkummu bir anda etrafını sarmak amaçlı çıktık sanki bizi beklermişcesine silahını bize doğrulttu önce hepimizi süzerek kızgın bakışlarını bıraktı ve gülümseyerek '' siz o çağrı yollayan salaklarsınız '' dedi sofraya oturup yemegine devam etti bir kaç saniye sonra sözlerine devam ederek '' yemek orda açmısınız ? '' die sordu aslında kurt gibi açtık fakat sorucak bir yığın sorumuz vardı hepimiz birer kase çorba alarak sofraya oturduk konuşma başladı öncelikle adını ve kim oldugunu sorduk ''ben kktc vatandaşıyım ( kuzey kıbrıs türk cumhuriyet i ) burda bir mahkumum daha doğrusu eskiden mahkumdum şimdi ise kendim burda duruyorum '' dedi ve çorbasından bir kaşık daha alarak sözlerine devam etti '' siz kimsiniz ? '' pek güven mesemde o bir insandı kim oldugumuzu sıra ile anlattıktan sonra suçunun ne oldugunu sordum cevabı bizi ürkütmüştü fakat şu şekilde anlattı '' ben bir azıllı katilim salgından tam 3 yıl önce yakalandım ve burda tam 45 yıl yedim şansıyım ki salgın oldu beni burda bırakıp herkezi dışarıya çıkardılar bunu bana ceza olarak yapsalarda bu ödüldü '' diyerek gülmeye başladı fakat hala adını söylememişti sorumu tekrarlayark '' adın ? '' dedim gözlerimin içine sert bir bakış atarak '' adım cenk ve bir daha bana sesini yükseltirsen bana azrail die seslenmek zorunda kalıcaksın '' derken elindeki kaşıkla beni korkutmaya çalıştı işe yaramıştı korkuyordum fakat belli etmemeye çalışıyordum sonra bi anda kahkaha atarak '' şaka yapıyorum be sizde çok ciddisiniz '' dedi bi anda sofrada herkez nefesini saldı rahatlamıştık , gece oldu herkez kend odasına geçerek uyumaya başladı .
Sabahın ilk ışıklarıyla aylaklar gözükmüş tü hemen yerimden korkuyla zıplamış cenkin yanına doğru koştum aylaklar aylaklar dierek herkeze silah dağıttım cenk sakin olmamı söyleyerek burası çok soğuk oldugu için aylaklar gezicek gücü buluyorlar dedi ve beni rahatlattı sonra sözlerine şu şekilde devam etti '' hadi biraz oyun oynayalım '' elinde bir ( kalaşnikof ) yani uzun menzil sniperı alarak çatıya yani kuleye geçti bi anda yerini kurdu ve bir ses bombası fırlattı aşşağıya bütün aylaklar etrafına toplanarak bombaya saldırıyor yukardan cenk kahkahalar içinde teker teker aylakları avlıyordu çok vahşice bir şey di bu kanlar fışkırdıkça cenk daha çok keyifleniyordu bende merak salarak bir silah ve bir bomba alarak oyuna dahil oldum gerçekten eylenceliydi 1 kaç saat sonra herkez uyanmıştı derya dışında sonra derya da uyandı eline bir patlayıcı bomba alarak aşşagıya fırlattı ve bütün aylakları öldürmüş aynı zamanda bizimde bütün eylencemizi mahvetmişti sözlerine bir emirle başlayarak '' hani benim kahvaltım '' dedi haklıydı saat öğlene geliyor fakat biz hala yemek yememiştik zaman çabuk geçiyordu , bir kaç saat sonra herkez yemek yemiş telsizle hayatta kalanları arıyorduk ki bir ses duyuldu bu bir ulumaydı bir kurt uluması fakat kurtlar bu saate çıkmazdı ve dolunaydan önce çıkmazlardı ne olmuştu ki dolunaya daha 4 gün vardı korkmuştuk fakat o yöne doğru silahlandırılarak gitmiştik carlos ben cenk evde de sadece derya kalmıştı sniper la bizi yukardan koruyordu hiç bir şey yoktu etrafta fakat arkadan bir çığlık sesi yükseldi bu deryanın sesiydi korktuk ve oraya doğru koşmaya başladık kapıyı açtıgımızda kahkahalar atan derya bizimle dalga geçmişti hepimizin yüreği agzında bekliyorduk o orda keyifleniyor bizi daha çok sinirlendiriyordu yapıcak bir şey yoktu sonuşta bir şakaydı bizde güldük ve bu performance nin üstüne yemek güzel gider diye düşünerek yemek yemeye başladık sofrada konuşma tekrar başladı ben sorgudaymışcasına hala soru soruyordum cenke bu seferki meragım kimleri ne için öldürdüğüydü soruma derin bir nefes alarak cevap vermeye başladı '' ben aslında çok mutlu bir ailenin ferdiydim bir gün işten döndügümde yerde kanlar içinde yatan annemi ve babamı gördüm karımda karşıda bir koltukta ağlıyor ken fakat bebegim hiç bir yerde yoktu karıma sordugumda ne oldugunu bana bir deney için kızımızı kaçırdıklarını söyledi el mahkum peşlerine düştüm önüme çıkan herkezi öldürdüm fakat hala çocugumu bulamamıştım neyse bir yerde bu aylakları yaptıklarını ve çocugumu orda sakladıklarını öprendim çok korkuyordum fakat çocugum herşeyden daha önemliydi oraya vardıgımda deney de bir terslik olmuş aylaklar serbes kalmıştı önce deney yerişni ve ardından tüm dünyaya salgını yaydılar bu sırada bende o deney haneye gelen askerler tarafından buraya alındım bana deli dediler anlattıklarıma inanmadılar fakat hala bir aylak ırkı vardı dışarıda burda 3 yıl yattıktan sonra aylak ırkı dünyayı ele geçirmeye başlamıştı herkez çıktı ve beni burda bıraktılar işte sizdde bir süre sonra yanlızlıgıma ortak oldunuz '' diyerek sözlerini son buldurdu artık bizde orda sıkışıp kalmıştık hayatta kalma mücadelesi veriyorduk aradan bir iki gün geçti ve bir gün sonra dolunay tepeye vurdugunda kanlı ay çıkıcaktı ortaya buda bizim en büyük korkumuzdu ...