Sabah etrafı ölüm sessizliği kaplamış gibiydi. Jimin bütün gece uyumamasına rağmen sabahta erken kalktı. Güzel bir kahvaltı hazırlamak isterdi ama ne kendisinin ne de kardeşinin yemeyeceğini bildiği için sadece iki tane sandviç hazırladı.
Yeonjun'u uyandırmak için odaya adımladı ama ayakları geri geri gidiyordu. Onu en masum, en güzel anından, uykusundan uyandırmak istemiyordu. Daha fazla beklemedi odaya girdi kapıya yaslandı ve bir süre kardeşini izledi. Onun masum yüzünü, uykusundaki huzurunu izledi. Onu bu huzurundan ayırıp mutsuzluğa uyandıracağını düşününce bile kendinden nefret etti.
Yatağa yaklaştı ve yanına uzandı bir süre kardeşini izledi. Saçına öpücük kondurdu, bu masum öpücük karşısında Yeonjun gözlerini huzurla araladı. Uyku mahmurluğuyla etrafa anlamsız bakışlar attı, Jimin onun bu haline kıkırdadı. Yeonjun abisinin kıkırtısı ile kafasını ona döndürdü ve yavaşça yatakta oturur pozisyona geldi.
-"Uyanamadın mı hala?" dedi Jimin elini kardeşinin saçlarına atıp karıştırarak. Yeonjun kafasını abisinin omzuna koydu konuşmadı sustu. Hiçbir şey olmamış, her şey normalmiş gibi davranmak istiyordu. Jimin o an eşlik etti ona bir süre kardeşinin her şeyden kaçmasına izin verdi. Bu an ne kadar huzurlu olsa da Jimin'e zor geliyordu, onun için bu doğru değildi en sonunda ayrılacaklarını ve bu anın bunu daha da zorlaştıracağını biliyordu.
-"Bu anı bozacağım için kendimden nefret ediyorum" Jimin'in bu sözüne karşılık Yeonjun başını kaldırdı ve abisine baktı.
-"Böyle konuşmamalısın olacakları kabul ettik sadece seninle olan son sabahımı güzelleştirmeye çalışıyordum." bu sözler karşısında Jimin'in gözleri doldu. Sarılmak istiyordu ama içindeki ses yapmamasını kalbini katılaştırmasını yoksa her şeyin daha zor olacağını söylüyordu. Jimin yeri, Yeonjun ise Jimin'i izledi. Sessizliği Jimin bozdu.
-"Hadi kalk sandviçler hazır bir şeyler yiyelim sonra çıkarız." Yeonjun cevap vermedi başını salladı sadece. Jimin de bir şey demeden odadan çıktı ve mutfağa gitti. Umursamaz ve güçlü görünmeye çalışıyordu. Güçlüydü ama umursamaz olup olmadığından emin değildi. Dışarıya belli etmese de, umursamaz gibi görünse de öyle değildi. Kafasında bin bir türlü düşünce dolaşıyordu. Onları susturmaya ve her şeyi düzeltmeye çalışıyordu, tek yaptığı buydu.
Yeonjun mahkemeye hazırlanmış, takım elbisesiyle merdivenlerden indiğinde Jimin ona bakakaldı bir süre. Bakakalmasının sebebi görünüşü değil, mahkeme için olgunlukla hazırlanmış olmasıydı. Kendisine destek olması ve olgunlukla karşısına geçmesi onu gururlandırmıştı. O Yeonjun'u izlerken Yeonjun masaya oturmuş sandviçini yiyordu. Jimin çok uzun bir süre gözleri pörtlemiş bir şekilde baktığını Yeonjun çay istediğinde anladı. Çayı verdi bir bardakta kendine kattı ve karşısına oturdu. İçinden geçeni söylemek istedi Jimin.
-"Çok iyi görünüyorsun"
-"Teşekkür ederim, takım elbise pek giyen biri değilim biliyorsun yakışmadığını düşünmüştüm."
-"Bence harika olmuş. Daha sık giymelisin." diyerek güldü Jimin. Yeonjun gülüşüne kıkırdama ile karşılık verdi. Jimin bir cesaretle konuşmaya deva etti.
-"Çok iyi görünmenden ziyade oldukça olgun duruyorsun, asıl hoşuma giden buydu. Tekrar bu konuları açıp moral bozmak istemem ama yanımda olduğun bana sırtını dönmediğin için teşekkür ederim bebeğim." Jimin sıcak bir gülümseme ile bakmaya çalıştı. Gözlerinin dolmasına engel olamadığı için kafasını yere eğip ellerine bakmaya başladı. Yeonjun veda anına kadar konuşmak istemediği için bir şey demedi.
-"Hadi sende hazırlan abi ben buraları toparlarım." Jimin kafasını salladı ve hazırlanmaya gitti. Daha önce hoşuna gittiği için aldığı ve hiç giymediği takım elbiseyi giymiş saçlarını taramış aynada kendisi ile bakışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suçsuz
FanfictionAğır suçluların olduğu bu hapishanede Jimin en masum olandı. Kardeşinin okuması için para karşılığında başkasının suçunu üstlenip o kötü insanların arasına düşmüştü. Taehyung o hapishanede tayfasıyla yeni gelenlere zorbalık yapar, onların arasından...