Episode Finale

1.7K 205 81
                                    

" ♪ ...no one compares
(Hiç kimse seninle kıyaslanamaz.)
You stand alone, to every record I own
(Sen tek başınasın, sahip olduğum bütün kayıtlarda.)
Music to my heart that's what you are
(Kalbime giden bir müziksin sen,)
A song that goes on and on
(Çalıp duran bir şarkı.)

I, I love you like a love song, baby
I, I love you like a love song, baby
I, I love you like a love song, baby
(Ben, ben seni bir aşk şarkısı gibi seviyorum bebeğim. x3)
And I keep hittin' re-peat-peat-peat-peat-peat-peat-
(Ve tekrara basıp duruyorum.)

I, I love you like a love song, baby
I, I love you like a love song, baby
I, I love you like a love song, baby
(Ben, ben seni bir aşk şarkısı gibi seviyorum bebeğim. x3)
I love you... like a love song...
(Seni seviyorum... bir aşk şarkısı gibi...) ♪ "

Jisung geldiğinde sahnede karaoke yapan Minho'yu gördü. Biraz geç kalmıştı. Minho şarkının son yerlerini söylüyordu. Ve Minho ekranda beliren sözlere bakmadan gözleri kapalı bir şekilde şarkıyı söylüyordu.

Gülümseyerek gencin sahneden inip bir yere ilerlediğini gördü. Gözleri ile takip etti onu. Bir yere oturmuş ve kuruyan boğazını ıslatmak amacıyla şu içmişti.

Minho saate baktı. 20:08

Sekizi çeyrek geçeye kadar bekleyecekti. Sadece yedi dakikası vardı. Eğer gelmezse Minho dediği her şeyi yapmaya hazırdı. Sadece şehir değiştirmek konusunda biraz tırsıyordu ama bu kişi eğer peşini bırakmazsa bunu yapmaktan geri durmazdı.

Dakikalar sanki geçmek bilmiyordu. İstediği tek bir şey vardı. Zaman dolmadan o kişinin buraya gelmesiydi. 20:11

Derin bir nefes alarak titreyen elleri ile su içti. Tanımadığı o kişinin gelmeme ihtimali korkutuyordu Minho'yu. Gelmesini çok istiyordu.

Bardağı masanın üzerinde huzursuzca döndürdü. Tedirgindi. O kişinin gelmesini çok fazla istiyordu. Kendisini o kadar çok seviyorsa gelirdi.

Telefonu eline alıp tekrar saate baktı. 20:14

İşte buraya kadardı. Gelmeyecekti. Diğerinin gelmeyeceğinden çok emindi. Yerinden kalkıp zamanın geçmesini bekledi. Dediği gibi, gelmezse bir daha ona şans vermeyecekti.

20:15

Gelmemişti...

Minho nefesini sesli bir şekilde dışarı üfleyip omuzlarını düşürdü. Kendisini neden kandırmıştı ki? Madem sevmiyordu, neden oynamıştı?

Önünde beliren kişi ile durdu. Kenara çekilip diğerinin geçmesini bekledi. Geçmeyeceğini anladığında karşısındakine tuhafça baktı.

İçeride yankılanan yüksek ses artık başını ağrıtıyordu. Karşısındakine yaklaşıp duyması için yüksek sesle konuştu. "Çekilirsen geçeceğim!"

"I, I love you like a love song, baby." Diğerinin dediği ile dondu. Gelmiş miydi? Şaşkınca bakmaya devam ediyordu. Tam ümidini kesmişti ve gelmeyeceğine emindi.

Karşısındaki yakışıklı çocuk bileğini tutup kendisini çekiştirmeye başladığında karşı koymadı. Kalbi hızlı bir şekilde atıyordu.

Dışarıya çıktıklarında kalabalıktan uzak bir yere ilerlediler.

"Gelmeyeceksin sanmıştım." Minho bileğini bırakıp yere bakan kişinin konuşmayacağını anladığında konuştu.

"Gelmekten başka şansım yoktu. Seni hiç konuşmadan kaybetmektense, gururumla kaybederim daha iyi." Minho karşısındakinin dediklerine güldü.

"Peki, beni kaybedeceğine nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?" Jisung heyecanla aşık olduğu kişiye baktı.

"Bir şansım var mı? Ben sadece fazlasıyla korkmuştum. Benden hoşlanmadığını biliyorum ama yine d-" sözünü kesen şey omuzlarına sarılan kollardı. Şaşkındı. "Minho?"

"Korktuğunu söylüyorsun ama asıl benim ne kadar korktuğumu bilmiyorsun. Gelmeyeceksin sandım. Senden hoşlanmaya başladığımın farkındayım." Jisung daha fazla şaşırıyordu. Öyle ki şaşkınlıktan diğerinin sarılmasına karşılık bile veremiyordu.

"Benden mi hoşlanmaya başladın?" Minho ayrılıp karşısındakine baktı. Hâlâ ismini bile bilmediği bu çocuktan hoşlanıyordu.

"Senden hoşlanmak için ismine ihtiyacım yok, yüzüne ihtiyacım yok, benim kalbine ve samimiyetine ihtiyacım var. Ben senin kalbine aşık oldum. Kalbine aşık olduysam, sana da aşık olabilirim." Bu sefer Jisung kollarını sevdiğine sardı.

"Adım Jisung. Her ne kadar ihtiyacın olmasa da sevgilinin adını bilmelisin."

Minho diğerinin sarılmasına karşılık verirken konuştu. "Sevgilim olduğunu söylemedim."

"Bununda bir önemi yok. Zaten sevgilim olmak için doğdun." Minho güldü.

"Kendinden çok eminsin."

"Çünkü Han Jisung, Lee Minho'yu seviyor. Ve Lee Minho'da aynı Han Jisung gibi sevmeye başlayacak. Çünkü ikisi birbirleri için yaratıldı." Minho sevgilisinin kokusunu içine çekti. Evet, sevgilisi. Onu sevgilisiyken de tanıyabilirdi.

"Lee Minho'da Han Jisung'u, onun kendisini sevdiği gibi sevmek istiyor." Ayrıldıklarında Minho çocuğun gözlerine baktı.

"Her şey şaka gibi geliyor." Minho sevgilsinin dediğine gülüp dudaklarını diğerinin dudaklarına bastırdı.

Bu çocuk kendisini öldürmek mi istiyordu?! Jisung dudağına bastırılan dudaklarla öldüğünü hissetti. Ölüm bu kadar güzel olamazdı.

Minho'nun kapalı gözlerine bakıp kendi gözlerini kapattı. Bulutların üstünde gibiydi. Sanki gökkuşağının tüm renkleri sadece ikisiydi.

Sanki gökkuşağı onlardı. Hayır, gökkuşağı da bu kadar güzel olamazdı. Onlar birlikte oldukça, güzel kelimesi bile anlamını yitiriyordu.

Güzel neydi ki? Ne anlama geliyordu? Bunun bir önemi yok. Onlar Jisung ve Minho'ydu.

 Onlar Jisung ve Minho'ydu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bu kurgumuzdada bitti. Umarız beğenmişsinizdir. Destekleriniz için çok teşekkür ederiz. Tekrar görüşebilmek dileğiyle~ - Shadow - Hun

Love Song | MinSung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin